31 Ekim 2013 Perşembe

Beni Uyandırma...




Merhabalar.

Uzun bir arandan sonra ben geldim...

Çok bir şey yazmayacağım.Yorgunum.Hemen yatıp uyuyacağım.Dün gece yatıp uyumadan önce bir şeyler karalayayım dedim.Onu paylaştıktan sonra sessizliğe gömülelim kısa bir süre... 

Dün gece biraz düşündüm.Düşündükçe yazdım,yazdıkça düşündüm. 
''Ne güzel uyuyorsundur şimdi '' dedim kendi kendime... ''Sıcacık yatağında!''
 Görmek isterdim o berraklığını.Dakikalarca seni seyredip,alnına bir öpücük kondurduktan sonra sessizce kapardım kapını... Yastığının altına,bir dörtlük iliştirirdim.Sabah onunla başlardın güne.
Dudakların;uyurken daha da bir öpülesi... 
Kıyamam yine de uyandırmaya,alacağım olsun bir buse... 
Elinden tutunca her yol kestirme bana.Gözlerin alabildiğine sonsuz.
Daldım gittim şimdiden geleceğe.İlk defa hayal kuruyorum,içinde sen varsın.

Ölüme çok var!

Beni uyandırma.




23 Ekim 2013 Çarşamba

2 SATIR OKU...


Seslerine,kulaklarımızın aşina olduğu üstatların kitap okumanın önemine dikkat çekmek için hazırladıkları küçük bir belgesel filmi efenim...

Farklı kitaplardan küçük alıntılar...














17 Ekim 2013 Perşembe

Dejavu...





Merhabalar..
Islak bir İstanbul akşamından selamlar.
Ben geldim.

Henüz on beş dakika önce izlediğim filmden bahsedeceğim sizlere.Film 1993 yapımı,Harold Ramis'in yönettiği ve 2006 yılında Amerika Birleşik Devletleri Kütüphanesi tarafından ''kültürel,tarihi ve estetik olarak önemli'' filmler arasında seçilmiş komedi temalı bir yapıttır.

Filmin ismi:Groundhog Day.

Türkçesi:
''Bugün Aslında Dündü.''

Başrollerinde Bill Murray ve Andie Macdowell vardır.

Konusu şöyledir efenim.
 Amerika'da geleneksel 2 Şubat Groundhog günü için hazırlıklar yapılmaktadır.Televizyonda spikerlik yapan Phil Connors (Bill Murray) şenliği seyircilere duyurmakla görevlidir.O küçük köy yerinde,bir sabah uyandığında bir önceki günü yaşadığını anlar.Gün içinde neler olacağını bilen Phil,önce bu işin keyfini çıkarmaya başlar.

Hep aynı gündür yaşanan.Her sabah aynı güne uyanılır.

Günler günleri takip eder.Günler kendi kendini tekrar eder.

Günler,kendi kuyruğunu kovalayan bir köpek gibidir.Kahramanımız,hayatın anlamsızlığı ve küçük hayatının kısır döngüsünde kaybolmak üzeredir.Kurtulmanın imkanı yoktur.Her yeni gün,hayatının anlamsızlığını tüm şiddetiyle yaşamakta,bu anlamsızlığın ve amaçsızlığın duvarlarına çarparak sonraki günlere gebe kalmaktadır.

Günler,günlere gebedir.Günler,kahramanımızın küçük hayatına,o küçük hayatın iğrençliğine ve tekrarına gebedir.

Başkalarıyla uğraşmaktan vazgeçip kendisiyle uğraşmaya başlayıncaya kadar da bu kısır döngüden çıkış mümkün olamayacaktır.

Bir ders almanın zamanı gelmiştir...

Bana yansıyan bunlar.

İzlemenizi tavsiye ederim.

Görüşürüz...



15 Ekim 2013 Salı

Şöyle Böyle...





Herkese merhabalar...
Ben geldim.

Öncelikle herkesin Kurban Bayramını kutluyorum efenim.Bu günün anlam ve  önemini çok iyi idrak edip,usulünce hareket etmek gerekir.Sen eti her gün yersin;bırak da sadece seneden seneye evindeki kara kaplı tencerede et pişirebilen cebi fakir ama gönlü zengin insanlar yesin.
Bir insanı,bir anlık bir olsa mutlu etmek gibi dünya üzerinde insana verebilecek başka büyük bir haz var mıdır acep?Bu günlerde olmasa insan olduğumuzu hatırlayamayacağız be!
Neyse efenim,Allah herkesin kurbanını kabul etsin.

Bugün Ramazan ile telefonla konuşurken çok ama çok korktuğum bir klişe yaptı.Tahmin etmişsinizdir hepiniz! ''Nerede o eski bayramlar'' klişesi işte yahu.Onu bunun bilmem babacım,herkesle arkadaş olmayacaksın.Sorgulamadan olunca böyle hayattan soğutuyorlar adamı işte.
Pislik seni be!!

Makine Kafa'ya gittiğimizi söylemiştim galiba.
Sabah ezanında ancak eve gelebildik lan!
Ama şükür çok absürt bir şey olmadı. Anıl'ın dürümcünün ''Dürümü elinizde mi yersiniz yoksa burada oturup mu yiyeceksiniz?'' sorusuna ''Sen elimize ver abi...'' demesi dışında tabi.
Gecenin üçü,tehlikeli yerler ve adam da karanlık bir tip.
Bizi asıl korkutan,Anıl'ın isteği sonrasında adamın suratın da oluşan müthiş bir haz ifadesiydi.
Çok kötü şeyler olabilirdi çok.

Heyecanla maçı bekliyoruz.Yaklaşık yirmi dakika sonra Hollanda maçı başlayacak.
Portakalları soyacağız...

Biz inandık,siz de inan...
Başarılar.

Görüşürüz....



10 Ekim 2013 Perşembe

Kafalamaya Geliyor...





Adam:Sivri dilli,komik,aykırı,arada aforizmalarla aklı ermemiş gençliği etkileyen birisi.
Onun programlarında,insana garip nesne veren,hülyalara daldıran,hipnotize eden bir şeyler vardır.
Cumartesi geceleri evdeyseniz ve yapacak hiçbir şeyiniz yoksa,o cumartesi gecesinizi bunalıma sokmaktan kurtarır. 

''İnsanları aşağılayarak egosunu tatmin eden zavallı.'' dese de bazı kesimler,
ben: ''Dobra,açık sözlü,gelişine vuran... '' birisi olarak adlandırırım .

Her zaman sisteme küfredip de,sistemin içinde olmaktan vazgeçmeyen insan.

Eğer yavşaklık bir sanat olsaydı,o bu sanat dalının Mozart'ı olurdu.

O adam Okan Bayülgen... 

Cumartesi gecesi arkadaşlarımızla Ayazağa da
''Makine Kafa'' olacağız.

Cumartesi saat 23.30'da Show TV'de  buluşalım...








3 Ekim 2013 Perşembe

Tutsam Ellerinden




Aşıkmışım.Geçermiş... Yalan!Bir bak gözlerime geçecek gibi mi duruyor?Nasıl da çaresizim.Nasıl da muhtacım ellerine.Gözlerine susadım... o çocuksu bakan gözlerine.Gülüşüne,sevmene açım.
O kadar istiyorum ki ellerini,istediğini alana kadar ağlayan bir çocuk gibi içli içli ağlayabilirim saatlerce.Tutsam ellerinden... 
Yazmak da yoruyor artık beni.Asıl yorucu olan seni yazmak;uçsuz bucaksız seni yazmak kolay olur mu hiç?Sana olan duygularımı kendime okumak yıpratıyor.Sen bilmezsin.Bilmezsin nasıl kahreder insanı...  
Seni sevdiğimi;kendime belli etmiyorum.Tutamaz çenesini,sonra gidip sana yetiştirir hemen.Yürek ketum.Dil müzevir.Birbiriyle geçimsiz iki kişiyim ben.İkisinin arasında sen duruyorsun.Ama ben daha bulamadım ortasını bu yolun.Ne yaparsın?Dil müzevir,yürek ketum...


Ne yapacağımı bilmiyorum.Görüyorsun,bitmiyor yazı... bitmiyor elem.
Ne yaptın sen bana?
Yeter elinden çektiğim be kızım.
Biraz sev istersen olur mu?
Artık ne yapacağımı bilmiyorum...
Yardım et...