Bir bağırtı duydum önce.Her zaman ki İstiklal kavgalarından biri sanarak çok umursamadım.Mamafih,bağırtı mütemadiyen devam ediyordu.Kulak kesilmek mecburiyetinde kaldığım için önce kızdım;ne olursa olsun emrivaki de bırakılmak hoş bir durum değildi.Ancak birisinin,sanki tüm dünyaya sesini duyurmaya çalışan bu adamı dinlemek zorundaydı.Bu görevi masadaki arkadaşlarımdan izin almadan üstlendim hemen.Biraz evvel homurtudan ibaret olan sesler,kulak kesilince anlamlı cümlelere dönüştü.
Şöyle göz ucuyla baktığımda,umduğum gibi üstü başı kir pas içinde,saçı sakalına karışmış bir berduş bulmadım.Bilakis,son derece muntazam giyinmiş,saçları özenle taranmış,temiz çehreli bir adam buldum.Şaşırdım.Çünkü bizler bu tür taşkınlıkları ancak derbeder görünüşü olan insanlara layık görürüz.Düzenli,toplumun kılık normlarına uyan bakımlı insanların tavırlarının bu şekilde olmasını yakıştırmayız onlara.Onlar,evrak çantası elinde,takım elbisesi yeni ütülü ve parlayan ayakkabılarıyla aramızda dolaşıp,sürekli gülümsemeliler ve sigarası için çakmak isteyecekleri zaman bile en kibar kelimeleri seçerek istemeliler.
'Çok affedersiniz,sakıncası yoksa çakmağınızı bir dakikacık ödünç alabilir miyim?
'Çok teşekkür ederim,ayrıca sizi durdurarak rahatsız ettiğim için umarım bağışlarsınız.
'İyi günler dilerim'
Ben bunları düşünürken,
'Şu zalim dünyada bir tek ben mi acı çekiyorum?'
diye bir sual duydum.
Kocaman bir 'hayır'demek geldi içimden.Tek tutunamayan sen değilsin diye bağırmak istedim.
'İnsanlara,yüzümdeki acımın nedenini sorsunlar diye gözlerinin içine bir sokak köpeği gibi mazlum bakıyorum.Bıkmadan,usanmadan her gün anlaşılmayı bekliyorum.Aranızda dolaşıyorum ama görmüyorsunuz...'
Hangimiz anlaşılmayı beklemiyoruz ki? Bilhassa en yakınlarımızdan başlıyor bu insancıl beklentimiz.Lakin,kimse sizi sizin gibi ciddiye almıyor;bir baş ağrısından ibaretsin çoğu zaman onlar için.Siz,tüm kalkanlarınızı indirerek gidiyorsunuz anlaşılmaya,savunmasız,yenilgiyi kabullenmiş gibi.Tek istediğiniz sadece sizi yargılamadan dinleyecek bir çift kulak,sizi olduğunuz gibi görecek bir çift göz,size yol gösterecek kılavuz bir ses;bu kadar masumane istedikleriniz...
'Birisi çıkıp,' Anlat bana,senin ne derdin var bilader?Ben dinlerim seni!' demedi!Yüzüme korkarak bakıp,arkalarına bile bakmadan hızlıca uzaklaştılar.Hepiniz beni acılarımda boğulmaya terk ettiniz insan kardeşlerim.!! .Halbuki tek istediğim anlaşılmaktı;bir yardım eli beni boğulmaktan alıkoyardı'
Sesi öylesine buruk çıkmaya başlamıştı ki,öylesine çaresiz,usanmış... hüznünü, dinleyen herkes yüreğinde hissedebiliyordu.Peki,biz ne zaman bu kadar bencil olmuştuk? Sokağın ortasında anlaşılmak için yalvaran bu adamı nasıl olmuştu da herkes görmezden gelmişti?Neden 'Her koyun kendi bacağında asılır' felsefesini güdüyoruz yıllardır.
Nasıl bencilleştik,taşlaştık,ruhsuzlaştık?
'Şimdi herkes dinleyecek ulan beni.Herkes beni görecek,hissetmeye çalışacak.Ben... ben bundan yıllar önce yüzünde gülümsemesi eksik olmayan,herkesin sevdiği,itibar gösterdiği,hep aranan birisiydim.Yaşamayı öylesi seviyordum ki,her yaşanan günü bir armağan sayıyordum.Her güne onunla başlarken,o masum yüzüyle yanımda öylece uzanmış uyurken nasıl nefret edebilirdim ki yaşamaktan.Görmeliydiniz,öyle vicdanlı,öyle sevgi doluydu ki her şeye karşı,tanrı onun yanında günahkar kalırdı.Ahhh,güzel karımm! Hiçbir şeyim eksik değildi o yanımdayken,onsuz...
Çok iyi anımsıyorum,tam burada boğuluyor gibi olmuştu.Bu ağır acıyı bedeni artık taşıyamaz hale gelmiş,dizlerinin üstüne çökmüştü.Sarsıla sarsıla ağlamaya başlamıştı.Hepimiz vahşice izliyorduk;büyük bir zevkle bir tutunamayanın yok oluşunu izliyorduk.Korkunç bir film karesi gibiydi.Yüzlerimizden içimizdekiler okunuyordu; 'iyi ki o adam yerinde değiliz'diyorduk, 'iyi ki bu kötü kader ona verilmiş,iyi ki o yok olandı,birazdan cümleleri bitecek ve kendi yoluna gidecekti o talihsiz ama biz bir bira daha ısmarlayıp,gizlice 'İyi ki o ben değilim' diyerek içkimizi yudumlayacaktık.Belki onun için birazdan her şey bitecekti ama bizler var olmaya devam edecek,her şeyi müthiş bir vurdumduymazlıkla karşılayacaktık..
Bunca gözyaşı,basit bir ayrılık hikayesinden ötürü olmamalıydı;i,öyle olmadığını şu sitemkar sözlerinden anladık.
Hafiften kendini toparladı, yüzünü gökyüzüne çevirdi. Hepimizle bağını koparmış,tanrıyla konuşuyormuş gibiydi.
'Kader uğraşacak bir beni seçti.... Sen,tanrım!Neden beni gözüne kestirdin!
Herkes kötüyken,herkes olabilecekken neden o lanet hastalığı bir meleğe layık gördün?Neden ulannn ben değil de o?Bu gördüğün insanlar değil,neden peki o?Seninle hesaplaşacak günü hemen istiyorum...
Sonrasında hızlıca kalktı ve kalabalığın arasında kayboldu. Oradaki herkes için bir ayrıntıdan ibaret olan bu zavallı,şimdi ne yapıyor olabilir?Belki de,tanrıyla hesaplaşıyordur kim bilir!
İnsanlardan hesabını bir nebze sordu,şimdi sıra tanrıda!
Ve hayat bir kez daha gösterdi ki,herkese adil davranmıyor.
Ve bir kez daha gördüm ki,herkesin kendince bir hesabı var tanrıya soracak!
Yaşamaya değer mi diye bir kez daha düşündüm bu hayatı.
Korkarım ki,içimden gelerek kocaman bir 'Êvet' diyemiyorum.
Belki de hesaplaşma sırası bendedir...
Görüşmek üzere...