28 Kasım 2013 Perşembe

Yuvarlanıyoruz...





Selamlar...

Ben geldim..

Nazar değmesin çok çok güzel bir şekilde devam ediyorum yaşam denen yolun yolculuğuna.Her şey yolunda yani.Bugün çok sevindirici bir şey daha oldu ama ondan bahsetmeyeceğim.Hemen bir önceki yazımda yaptıklarımın neticesinden çok kısa bahsedeyim.
Tabii ki iddiayı ben kazandım.Tuba koluma girdiği anda bizimkilerin suratları şöyle oldu:Hani çekirdeği uzun uzun yedikten sonra tam bırakacakken son bir tane daha yersin ve son çekirdek acı çıkar ya,deliye dönersin,suratın şekli şemali değişir; işte bizimkilerin hepsinde bu ifadeyi gördüm.Artı, paramı da aldım,dalgasını da geçtim.Güzelce eğlendik yani.
''Peki,Tuba ne oldu?'' 
diye soracak olursunuz,hiçbir şey olmamış gibi yapıyorum.Hemi de bugün başladım bunu yapmaya.Zor olmadı çünkü;varlığını hiçbir zaman içimde hissetmedim.
Hilal konusunu hiç açmıyor.
Ona üç maymunu oynuyorum.
Bence böyle daha iyi...

Eğer bugün mühim bir işim olmasaydı Best Fm'e gidip,dillere destan sesi ve güzelliği olan Emel Sayın ile tanışacaktım.Rıza ağabeyi aradım,yayınına zorla davet ettirdim ama işim çıktı yahu!Şimdi heyecanla yayının başlamasını bekliyorum.Son iki dakika.Dur kahvemi yapayım...


Bu dışında anlatmaya değer pek bir şey yok hafız.Şükürler olsun ki her şey tam,her şey güzel.
Ne mutlu bana o zaman!

Bir daha ki yazımda görüşürüz!











21 Kasım 2013 Perşembe

Yine Rafadan...





Herkese merhabalar efenim.
Ben geldim!

Hadi biraz rafadan muhabbet yapalım...

Okulda,benim derbeder aşk yaşantımla ilgili çok çok enteresan şeyler oluyor.Bir anda kısmetim mi açıldı diyeyim,beni sınırlandıran,melankolik yapan üzücü şeylerimi artık unuttum diyeyim bilemedim ama üzerimdeki büyünün kalktığı kesin.Tek tek anlatacağım olayları...

İlk olarak Tuba'dan bahsedeyim.Evet,yumuşak ''Ğ''  yok isminde;Tuba.
Bu çıtırla hiçbir alakam yokken,sınıfın kapısının önünde geyik yapıyorken,Furkan adlı alkolik arkadaşım kızı görünce dedi ki: ''Vay be!Ne manita ama!İyi bakın beyler,gözünüz gönlünüz açılsın.Zaten hep biz bakarız,lakin böyleleri  hiçbir zaman bizim gibilere bakmazlar.'' dedi ve beni fitilledi.Eskiden beri bende,tavırlarında egosantrik hareketler gördüğüm kızlara karşı haddini bildirip,aslında kimseden farkı olmadığını,insanı insandan ayıran tek güzel farkın ''Tevazu'' olduğunu ona en uygun dilde,yani tabiri caizse ''Götünü indirerek'' anlatmaya yönelik bir istek uyanır içimde.Neyse işte,Furkan öyle bir kelam edince,dedim ki: ''Baba kendi adına konuş sen.İstesem iki günde kollarımın arasında o kız.'' Ee,tabi inandırıcı gelmedi ona.Artık her gördüğümüzde,onun hakkında ''İmkansızlar'' muhabbeti ve ''Çünkü taş'' beğenileri dönerken,dedim ki:''Her gördüğünüzde sizi,azgın bir kuduz köpeğine çeviren bu kızı ayartacağım.Ama bir şartım var: Ayartamazsın diyenlerle (Özellikle Furkan'la) bir iddiaya gireceğiz.İki gün içinde dediğimi yaparsam bana sınırsız 4GB internet paketi yapacaksınız.Yok eğer dediğimi yerine getiremezsem,hepinizin tek tek telefonuna 4GB internet paketini yapacağıma dair söz veriyorum. (Uyandırayım,yapamayacağımı düşünen kızlı-erkekli kişi sayısı:13.)
Her neyse,bu saçma olayın saçma iddiasına girdik.Paralar ortada toplandı,bir kutunun içine konuldu,yarın açılmak için kilitlendi.İddiaya girdiğimiz dersten bir ders sonra yanına gittim,konuştum,kulak memesi kıvamına getirdim.Kıza diyorum ki:Erkek arkadaşın var mı?
''Nasıl yani,anlamadım?'' diyor.Dedim:Yani seviştiğin biri var mı hali hazır da? 
Halbuki,sorum bence gayet açıktı.Kıçını büyütmek yerine biraz kafaya yüklenseydi daha kolay anlayabilirdi.Neyse, ''Hayır,yok!'' dedi.Ben o gazla İltifatlar,metaforlar,teşbihler v.b kız kanatlandı iyice.Çıkışta beraber yürüdük.Aynı günün akşamı feysbuktan ekledim.Biraz da sanal alemde yoğurdum onu.Çarşamba günü,sınıfına gelmemi istedi.Dedim ki:Ben kimsenin ayağına gelmem.Ya kantine gelirsin ya da çıkışta buluşuruz. Mırın kırın etti bir süre,çocukça tripler atmaya başladı.Benim de bir kızda en çok aradığım şey olgunluktur.Bu kızla muhatap olunca bazı kızların değerini daha iyi anladım.Biraz da agresiflik var bende böyle saçma hareketlere karşı,ters bir şey söyleyip 520 lirayı da kaybetmek istemiyorum;sabır çekerek katlandım.Neyse işte,konuştuk,kaynaştık,tanıştık iyice ısındık birbirimize.Yarın finali yapmak kesinleşti artık.Ama bizimkilerin bu gidişattan haberleri yok tabi.Hep olumsuz şeyler söylüyorum seviniyor sefiller.Yarın gülen ağızlarına ..... Görecekler onlar.İki gündür saçma salak şeylerin içine sokuyorlar beni yahu.

İşte bu cephede durum böyleyken,bugün Zülal  yanıma gelip sevgilimin olup olmanı sordu bana.Yekten sorunca afalladım.Ben şarkı dinliyordum arkada.Ulan ne diyeceğimi de şaşırdım.Dedim:Bir tane öylesine takıldığım var.Yarın her şey netliğe kavuşacak. Kızın suratı düştü ki, çok enerjik bir kızdır kendisi. ''Ciddi düşünüyor musun?'' diye sordu. Dedim:Belli olmaz.Bu aşk oyununu biz yönetmiyoruz sonuçta.
Neyse,eve geldim,Berna vatsaptan Zülale böyle böyle şeyler demişsin,ne kadar doğruluk payı var. diye soruyor.Dedim:Niye bu konuyla bu kadar ilgileniyorsunuz?Ona ne,sana ne,kimi ne?
''Sen zeki adamsındır.Sezmişsindir bir şeyler.'' dedi. Ne yalan söyleyeyim aklıma ilk Zülal'in bana iş attığı geldi.Ama o değilmiş.Ee,Berna hiç değil zaten.Geriye Hilal kalıyor.Evet,Hilal'miş.Şimdi Hilal'in yeri her zaman bende ayrıdır.Çok severim kendisini ama bu zamana kadar hiç o gözle bakmadım.İyi de bir arkadaşlığımız var.Güzel de anlaşıyoruz.Üzerine oynamayı da çok severim.Görüldüğü gibi hep ''Artı''lar var.Çok muntazam bir kızdır.Aramızdaki bu münasebeti,iki gün sonra bitecek bir ilişki yüzünden bozmanın bir manası yok ki?Sorun onda değil,bende.Bu şahsiyette bağlanma problemi olduğu için (Artık bu problem mi yoksa avantaj mı orasını tam olarak kestiremiyorum!) hakkıyla sevmek isteyen birisine haksızlık yapmak yakışmaz.Belki çok çok mutlu olacağız,çok iyi bir ilişkimiz olacak ki muhtemelen öyle olur,ama ben hiçbir zaman onun bana karşı hissettiklerini ben ona hissetmediğim için sıkıntı olacaktır.O seviyor diye benim de onu sevmeye mecbur hissetmem riyakarlık olur kanımca.Arada kalmak böyle bir şey işte.Gerçekten kırmaktan korktuğum birisi olmasa umurumda bile olmaz ama Hilal işte.Yarın Tuba'dan sonra Berna ile konuşayım da işin ayrıntısını iyice öğreneyim.Ne yapacağımı kesin olarak bende bilmiyorum.
Bakiciz...

Ya,böyle işte!Bir kapşonluyu değiştirdik kısmetim açıldı :))
Şekilcilerin gözü kör olsun lan...
İyi geceler efenim...





14 Kasım 2013 Perşembe

O Şimdi Asker Canı Karı İster...




Merhabalar efenim...

Okulun bitmek bilmeyen sınavlarından dolayı delirmek üzereyken,neyse ki sona yaklaştık.Yazmaya da,kitap okumaya da,dedikodu yapmaya da fırsat bulamadık malum.Çok acayip havadislerim var.Öncelikle ağabeyimden bahsedeyim biraz.Dün kendisini askere uğurladık.Bu yaşına kadar  beni hep koruyan,gövdesi geniş asırlık bir ağaç gibi gölgesi üzerimden eksik olmayan ağabeyim,artık vatanı koruyup kollayacak.Az önce telefonda konuştuk;sesinde hasret vardı.Yorgunluk da cabası tabi.Resimlerini gönderdi;çakı gibi asker olmuş maşallah.Askerliğini,Tuzla'da yapıyor.Asteğmen rütbesinde ve 11 ay sonra teğmen olabilecek.Çok da güzel para alacak.Sevindim çünkü,hak ettiğini vermiyorlardı memurlukta.Kazandığının iki katını alarak güzel bir birikim sağlayacak.Ben diyorum ki,askerliğini kalıcı yap.Rütbesi yüksek olduğundan hem rahat edecek ofis başında,hem de evliliği düşündüğünü bildiğim için o gün gelip çattığında hiç sıkıntı çekmeden ihtiyaçlarını giderebilir.Tabi,Oblomov karakterinin özelliklerini taşıyan ağabeyim,bu düşünceme pek sıcak bakmayacağı belli.Çoraplarının tekini giyip de diğerini yere eğilip almaya üşendiği için işe, bir ayağı çorapsız giden çapsız bir adamdan bahsediyorum size.Aynı kardeşi... 
''Asker parası verme'' diye bir hadise varmış,bilmem duyan,gören var mı?Şu yaşa kadar bende bilmiyordum ama ağabeyimin asker olması vesilesiyle öğrenmiş oldum.Akrabalardan tam tamına 600 lira topladı.Hem de sadece ellerini öperek! ''Sadece ellerini öperek !'' ne demek ya?Neyi öpmesi gerekiyordu ki alınan parayı hak etsin?Laf işte.Paranın tamamını indirmek üzereyken son anda laf sokunca adam vazgeçti.Trajik hata.Telefonunu bana bıraktı ama SIII bile olsa benim işime yaramaz ki.Ben telefon kullanmayı sevmiyorum moruk.Valla,iki güne kalmaz ben bu telefonu satar parasını ezerim, demedi deme.Ezerim derken yapacağım şey şu:Koli koli kitap almak.Bir insan,cebindeki bütün parayı kitaba verir mi yahu?Dayanamıyorum işte,o kadar kitap okuma açlığı var ki,bir asır aralıksız kitap okusam doyuramaz beni.Haa,şimdi aklıma geldi!Ağabeyim asker parasını vermeyi kabul etmişti ama bir şartı vardı;üzerime kıyafet alıp,benimle özdeşleşen kapşonu çıkarıp atacakmışım. ''Ben bıktım seni öyle görmekten,sen hala nasıl aynalara bakabiliyorsun?'' demişti.Söz verdim ama yine de inanmadı.Çünkü kıyafetle,giyinmek hiç ama hiç işim olmadığı iyi biliyor.Ben de biliyorum,niye ikimizi de kandırmaya çalışıyorum ki... 
Neye üzüldüm biliyor musun?O giderken arkasından bir Türkiye klasiği olan ''O şimdi asker,canı neler ister'' şarkısını çalamadım ya tadım kaçtı.. :)
Düşünüyorum da,ne çabuk büyüdün be ağabey?Daha dün kıçında 1 kilo bokla dolaşan çocuk,şimdi asker oldu ha.. Daha pipisi çıkmadı lan onun.. :) 
Neyse,lafı biraz daha uzatırsam duygusallığın dibine vuracağım.
Hayırlı teskereler ağabeycim.Allah yardımcın olsun.Karşına hep iyi niyetli,vicdan sahibi komutanlar,kumandanlar çıksın.O hep hınzırca bakan gözlerinden öpüyorum.

Görüşürüz abicik...



7 Kasım 2013 Perşembe

Mobbing...






İnsanların kafalarındaki ön yargıların,küçük bir çocuğun büyümesi gibi sürekli gelişme göstermesi çıldırtıyor beni.Gün geçtikçe,tabularımızı yıkıp hem kendimizi hem de diğer insanları azat edeceğimize,bilakis;aşılması güç duvarlar örüyoruz.O duvarların arasında can çekişiyoruz,boğuluyoruz.Birilerini yargılamadan nefes bile alamayacak duruma geldik.Çıldırmış bu insanlar!Bizim gibi olmayan,bize benzemeyen insanları neden toplumdan ötekileştirmeye çalışıyoruz?Halbuki farklılık her zaman iyidir.Beyaz olmasaydı siyahı nasıl fark edebilirdik?Siyah da en güzel beyaz da belli olur.Niye tek renk istiyoruz?Bu mutaassıp zihniyetlerin olduğu bir dünya yaşamak,çağdaş ve düşünce özgürlüğüne inan insanlar için bir küfür.Maalesef,bir kalıba sokmaya çalışıyoruz her şeyi.Kimseye saygımız kalmadı.Küpe takan bir erkek 'İbne',saç uzatan bir erkek 'Kadın kılıklı',dövme yaptıran birisi 'Dinsiz,abdestsiz',mini etek veya dekolte elbise giyen kadın 'Yollu',birçok kadınla yatan erkek 'Çapkın yahut zampara' ama aynı şeyi kadın yapınca 'Orospu',hakkını savunana 'Çirkef',kürt kökenliyse 'Terörist' ve nice nice muhafazakar ve kalitesi kuduz bir sokak köpeği kadar sefil düşünceler.. .Ben anlamlandıramıyorum neden bunu yaparız,neden?Bırakalım bunları,herkes istediği şeyi yaparken kafasında ''Acaba ne derler?'' sorusu olmadan özgürce yapsın.Bunları her gün her gün gördükçe yemin ediyorum çıldırıyorum. Mobbing denilen şey bu işte;sosyal kabadayılık.Bu sistemin çarkları değişmeli artık.İnsanlara anlata anlata dilimde tüy bitti.İnanın,birçok kişinin iptidai düşünceleri konuşmamın sonunda değişiyor.Bu mutluluk verici ama 24 saatten sonra yine aynı yere geliyorlar...
''Bunları sen hiç yapmadın mı,melek mi sanıyorsun kendini?'' diye sorarsanız cevabım:Evet,ben de yaptım!Hem de olağanüstü biçimde.Ama yaptığımdan daha çok maruz kaldım.Hemen farkına vardım ve ders çıkardım.Kimse kusursuz değil.Önemli olan kusurlarımızı en aza indirgemek.Siz de öyle yapın.

Değişin,değiştirmeye çalışmayın...
Ucube insanlar,kendinize gelin...






3 Kasım 2013 Pazar

Ben Mi Zamanı Kullanıyorum Yoksa Zaman Mı Beni?






Ne düşünüyorum biliyor musun?

Hani her şey insanlar için vardır,her şey insanların elindedir ya,öyleyse bu su misali akıp giden zamanı neden kontrol edemiyoruz?Zaman bizim için değil,biz zaman için varız ve ayak uydurmak zorunda bırakılıyoruz.Her yerde,her manada zamanın esiriyiz. ''Çok üzgünüm!Geç kaldım!'lar bu yüzden var. ''Artık çok geç''ler nedeniyle ömrünün tamamını ışıksız geçirmek zorunda bırakan tek şey: Zaman. Bizi hegemonyası altında inip inip inletiyor.Sürekli onun istediğini yapmak zorundayız. Güneşin bile uyanmaya üşendiği vakitlerde bizi istemediğimiz şeyleri yapmaya sevk ediyor. ''Hadi!'' diyor, ''Kalk!'' ''Hiç sevmediğin işine gitmek zorundasın.Bana uymazsan hayatın tepetaklak olur.Şu saatte senin hiç gitmek istemediğin yerde bekliyor olacağım.Geç kalma köle...''  Acımıyor hiçbirimize.Sabahları insanların suratlarına dikkatle bakarsanız bunu görebilirsiniz.Hiç kimse memnun değil ve herkes şikayetçi,ama elinden de bir şey gelmiyor.Pişmanlık'lar,kavuşamamazlık'lar,keşke'ler,şimdi ki aklım olsa'lar hayatımızda hep var ve olmaya da devam edecek.Kontrolü elimizde olmayan zamanın eseri bunlar.Biz insanoğlu,bütün ömrü saatlere göre,zorunluluklara göre,zamana göre ayarlanmış makineleriz.Kendimize inanamıyorum!Nasıl ''Özgürüz'' diyebiliyoruz.Bizi yöneten bir zaman var.Nasıl hissedemiyoruz zamanın esaretini?Yaşamlarımız hiçbir zaman böyle ucuz olmamıştı... 

Burada cevaplanması zor olan tek bir soru çıkıyor karşımıza: 
Nasıl özgür olabiliriz?

İnsanoğlu cevabını bulduğunda mutluluğu elde edecek.
Ama şimdilik mutluymuş taklidi yapmaya devam edebiliriz...