20 Ocak 2013 Pazar

Trajik Oyun...


Herkesin istediği gibi yaşadığı o uzak ülkenin özlemini duyuyorum.Belki de bu ülke çok yakın.Uzak olduğunu nereden çıkardım?Belediye otobüsüyle filan gidilebilir oraya.Gene kapılarını çalıyorum.Soruyorum:Burada da eskiden nasıl tanınmışsam öyle davranmak zorunda mıyım? Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım:mürekkeple yazmışlar oysa.Ben kurşun kalem  silgisiydim.Azaldığımla kaldım.Kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım;kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.Bana acımayın.Kelimeden önce yalnızlık vardı.Ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık...Kelimenin bittiği yerden başladı.Kelimeler,yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık,kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde.Kelimeler,yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu.Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına
geldikçe,yalnızlık büyüdü;dayanılmaz oldu.Kafamda kurulu bir makine vardı ve bu makine,durmadan,ara vermeden düşünceler izlenimler sıralıyordu.Bu makinenin idaresi benim elimde olsaydı,yalnız istediğim şeyleri,istediğim sırada düşünebilseydim neler başarmış olacaktım.Kafamda bir sürü düşünce olmasaydı,bazen benim bile beğendiğim düşüncelerle dolu olsaydı beynim,çok farklı bir insanın yaşamının içinde mutlu olurdum.Ama kaybediyorum...
Düzensizlik ve duruma hakim olamamak yüzünden kaybediyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder