30 Haziran 2013 Pazar

Fuck OF!!!






Biliyor musun?

Bazen insanların,diğer herkese,karşısındaki az sonra ölecekmiş gibi davranmasını dilerim.Söylenmesi gereken her şeyi söyleyebilmelerini... Ve söylenmemesi gereken şeylerden de hiç bahsetmemelerini.Eğer ölümün geldiğini görebilseydik her şey çok farklı olurdu,değil mi?


--Uzun zamandır bir şeye karar veremiyorum!--

Hayatımı düzene mi sokayım?
-----------------
Yoksa düzene mi sokayım???
Aşağılık insanlar!!!

------!!!!!!!!!!!------

Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta.


Son bir şey;
Biri kalbimle konuşsun.
Beni takmıyor artık...




27 Haziran 2013 Perşembe

Bana Esmeyi Anlat...






Hayat bu,hayat;kimi ölür,kimi doğar,kimi evlenir.Biz de boyuna yaşlanıyoruz.Değil yıllar,günler bile birbirine benzemiyor.Ne iştir bu.Keşke bugün tıpkı dün gibi,dün de tıpkı yarın olsa,ne güzel olurdu... İnsan düşündükçe kötü oluyor...







25 Haziran 2013 Salı

Neredesin Sen...






Aşık oldum başkalarına tamam... 
Unuttum aşkını.
Ama içimdeki acı bitmiyor...
 O ne zaman bitecek...
Başkası gelipte canımı yakana kadar  
... Hep sana mı üzüleceğim?





20 Haziran 2013 Perşembe

İç seslilik...








Ulan hangi arkadaşımla görüşsem selam verdikten sonra ''Onur bana kız ayarlasana lan'' isteği geliyor.İnanır mısınız bugünlerde bütün arkadaşlarımdan böyle istekler alır oldum.Bende pezevenk tipi mi var anlamadım ki. ''Kelin merhemi olsa kendi kafasına sürermiş,dee gidin lan '' dememe rağmen ''Nuh'' diyor ''Peygamber'' demiyorlar.Sonunda dediklerini yaptırdılar;üç arkadaşımın çöpçatanlığını yaptım.Yeminle iki gündür kendimi Esra Erol gibi hissediyorum.Bir tanesini bizim okuldan ayarladım;diğerlerini ise geçen sene Taksim'de küçük bir barda ortam yapmış olduğum kızlardan buldum.Onlarda dünden meraklıymış bir dala konmaya.Saate bakınca çıldırıyorum çünkü;gecenin iki buçuğu ve ben hala telefonda yönlendirmede bulunuyorum.Yazık değil mi la bana!Hep başkalarını mutlu ediyorum ya ben ne olacağım!Böyle bir masal kahramanı mı vardı?Her neyse,şuan aklıma gelmiyor.

 -Kankalar birbirinin pezevenkliğini yapar- 
kuralı beni mecburiyete sürüklüyor.
Yapacak bir şey yok..


''Ne salak adamsın lan Onur!Çevrende o kadar kız var kendine hala birisini bulamadın'' diyen embesil iç sesim,senin gazına gelmeyeceğim.
Hem sen hiçbir şey bilmiyorsun!
Denemedim mi sanıyorsun?
Sıkıldım anladın mı?
Bal arayan arı gibi çiçek çiçek gezmekten sıkıldım.
Bu,içimdeki sevgiyi de aşkı da öldürüyor.
Ben tek bir kişiyle ebediyet isteyen birisiyim.
Ne yapayım,ben böyleyim?
İstersen kına beni;yerden yere vur.
Bir sarsıntı oluştursan bile,asla yıkıcı bir deprem olamazsın.
Amacım seni kızdırmak değil!
Biliyorum!
Bu söyleyeceğim de hoşuna gitmeyecek ama söylemek zorundayım.
Ben hala tam anlamıyla ondan kopamadım iç ses.
Evet,onca şeye rağmen.
Bilmem!Öyle mi dersin?
Aptal mıyım?
Bunu çoktan göze aldım zaten iç ses.
Keşke herkes benim kadar aptal olabilse.
O zaman,belki de şimdi,
yıldızların altında dudaklarımızla her yeri yakardık.
Ben yatıyorum.
Biraz saygın varsa sende uyu.
Sesin hoşuma gitmiyor bugün...






16 Haziran 2013 Pazar

İstanbul'u Daranatnatdirinat...





Dün akşam gece ikiye kadar en sevdiğim arkadaşlarımla toplanıp ağaçların,yıldızların altında bıkmadan usanmadan gitar çalıp şarkı söyledik.En çokta hangisini söylemekten zevk aldık biliyor musunuz?Gerçek bir aşk hikayesi sonucu İstanbul'a sitem eden aşığın ''İstanbul'u Artık Hiç Sevmiyorum'' diyerek yazdığı şarkı.Bu şarkıyı en güzel,tarihin arka odası programın da Yaprak Soyar söylemiştir kanımca;dinlemenizi tavsiye ederim.Ve ayrıca bir ilk yaşanarak çocukluk arkadaşlarımla istemeyerek de olsa aynı karede yer aldım.Yakında gösteririm size de bu ilki!Güzel geçiyor yani günler.Hani size 1 hafta önce tatil planımı anlatmıştım ya,işte o plan son anda aldığım bir kararla ağustos'un sonuna ertelendi.Çünkü Başkent İletime  gitmeye karar verdim.Kurs için dereye girmeme rağmen bir miktar para talep etmişlerdi ya,o miktarı toplayabilmek için bir aylığına işe girmeyi düşünüyorum.Aslında birikmiş param yeter ya da babacıktan da alabilir ama bu sefer alın terimle,bileğimin gücüyle kendi paramı kazanmak istiyorum.

Bu aralar içimden bir ses ''Böyle çabalamayı sürdürürsen er yada geç hayallerine kavuşacaksın''diyor.Önceleri ayda yılda bir kere duyardım bu sesi ancak,bir haftadır her gün duyuyorum.Kısmet...

Karneye gelince,ortalama puanım 72 olmasına rağmen teşekkür belgesi alamadım.Tahmin edebileceğiniz gibi matematik dersini kurtaramadım;kocaman bir sıfır görünüyor karnede.
Peh!Çokta umurumda ya.

İşte böyle sevgili olmayan okuyucularım.Hayat benim için güzel bir şekilde devam ediyor.Umarım herkes mutludur ve umarım herkes olmak istediğinin yanındadır.Herkese iyi geceler.
Kocaman öpüyorum sizi...





12 Haziran 2013 Çarşamba

Alışkanlık Yok...




Dikkat ettim de bizdeki kitapların çoğu iri harflerle basılıyor.Kültür seviyemizi gösteriyor bu iri harfler.Okumayı yeni öğrenen bir millet olduğumuz için iri harfleri tercih ediyoruz.Daha harfleri yeni söktüğümüz için,onları satırlar arasında kaybetmekten korkuyoruz.Az gelişmiş harfleri seviyoruz.Geniş aralıklı satırlar,sayfanın kenarlarında büyük boşluklar,içimi serinletiyor.Bütün babalar,oğullarına : ''Oku da adam ol'' diyorlar.Gene de kimse okumuyor.
Biz adam olmayız...



11 Haziran 2013 Salı

Belki...




Öldükten sonra insanların bir yerde buluştuklarını söyleyenlere inanmak isterdim.Yaşarken,ne sıkıcı ve soluk insanlarla birlikte geçiriyoruz ömrümüzü.Hiç olmazsa öldükten sonra,aralarında bulunmaktan zevk alacağımız insanlarla yaşasaydık... 
Fakat ne garip,onlar da yaşarken görmek istemiyorlar birbirlerini.
Belki öldükten sonra anlarlar...







7 Haziran 2013 Cuma

Gezi Parkı...






Yaklaşık iki gündür Gezi parkındayız arkadaşlarla ve gerçekten de burada muazzam bir dayanışma söz konusu.Televizyonlarda söylenen yada gazetelerde yazılanlarla burada yapılanla hiçbir alakası olmadığını ancak birebir gelip görmeniz gerekiyor.Sabahları erkenden kalkıp el birliğiyle çöpler torbalara toplanıp belediye çalışanlarına veriliyor.Öğlen halaylar çekiliyor,bildiriler okunuyor,haberler izlenip genci,yaşlısı,ünlüsü bir araya gelip yorumlanıyor. Akşamüzeri kitaplar okunuyor, ''Devrim'' adı verdikleri seyyar bakkallarda yemekler eylemcilerin evlerinden getirdikleri yiyecekler ile toplanıp,hiçbir ücret almaksızın hangi amaçla orada olduğunuz umursanmadan herkese bolca veriliyor.İlerleyen saatlerde herkes kitaplarını okuyor.Herkes birbiriyle o kadar alakadar ki, insan kendisini evinde hissedecek derecede mutlu ve huzurlu olabiliyor;aile sıcaklığı var.İnanır mısınız,üniversite sınavına girecek olanlar için burada ücretsiz kitaplar dağıtılıp yardımcı olunuyor.Ancak bir aile grubunda olabilecek bu dayanışma,Gezi parkının her köşesine yayılmış durumda.Doğrusunu isterseniz böyle bir ortam bulabileceğim hiç düşünememiştim.Bu insanlar tek bir amacı var;parkımıza,Atatürk Kültür merkezimize,özgürlüğümüze ve haklarımıza dokunmayın.Ve tabii ki herkesin en büyük beklentisi,hükümetin egosunu geride bırakarak bir ''Özür dilemesi''dir.Kimden mi? Ayyaştan,çapulcudan,hastanelik ettiği eylemcilerden,halkından,milletinden,küçüğünden-büyüğünde... sadece bir özür!Belkide her şey eskisi gibi olabilir.İşte böyle.2 günde bunları gördüm.
Ne diyeyim 
''Allah yardımcımız olsun.''



3 Haziran 2013 Pazartesi

Bir Müjdeli Haberiniz Var...





Arkadaşlar,müjdeli bir haberim var!Başkent İletişim ses yarışması için yaklaşık iki haftadır Mehmet kardeşimle yaptığımız seslendirme demosu,kurum tarafından başarılı bulunarak Diksiyon-Seslendirme-Sunuculuk dalların da  2.500 bin lira olan ücret,dereceye girdiğimiz için indirim sağlanarak 1.300 lira düşürülmüş ve ''Katılmak ister misiniz acaba?'' diye davetiye gelmiş bulunmakta.Doğrusu çok sevindirik olduk.Kendime güveniyordum ama rakiplerin çok güçlü ve benden kat kat eğitimli bir sese sahip olmaları biraz da olsa karamsarlığa kapılmamıza neden olmuştu.Sonu güzel bitti çok şükür.Bunu kendini beğenmişlik olarak görmeyin ama yüzlerce kişi arasından sıyrılıp,teknolojik yetersizliğe rağmen kendi çabamızla bir şeyler yaparak seçilmek insanı çok gururlandırıyor be! Özgüven patlaması yaşıyorum;zirvedeyim zirvede.. Birazdan,bu işin başarılmasında olağanüstü emeği ve sabrı olan Mehmet kardeşimle ve doğum günü hediyesi olarak en çok ihtiyaç duyduğumuz şey olan profesyonel mikrofon armağan ederek yanaklarını saatlerce mıncıkladığımız Ebru'yla, güzel bir kafede kutlama yemeği yiyeceğiz.Sırf benim için,bu kadar zahmete giren böyle dostlarımın olması hayatın bana en büyük hediyesi olsa gerek. ''Niye bu kadar abartıyorsun?'' diyenler olursa eğer,Başkent İletişim'in resmi sitesine girip,kimlerin eğitim verdiğini ve kimleri mezun ettiğine dikkatle incelemesini öneriyorum.Benim için müthiş deneyim olacak.Sungun Babacanla tanışacağım var mı ötesi! Seslendirmenlerin babasıdır.Şimdi tatil planımı yeniden şekillendirmem gerek.Bodrum işi yatıyor mu acaba?Bakacağız...
Demoyu önümüzdeki günlerde burada yayınlayabilirim belki ayarlayabilirsem.
Herkese en az benim gibi mutlu bir gece geçirmesini diliyor ve gidiyorum...

Bu arada Nazım Hikmeti ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyoruz...
Seni özlüyoruz...

''Yaşamak şakaya gelmez,
Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
Bir sincap gibi mesela,
Yani,yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
Yani,bütün işin gücün yaşamak olacak...''

NAZIM HİKMET RAN



2 Haziran 2013 Pazar

Di'li Geçecek Zaman...




Salı günü bizim sınıf için okul tamamen bitmiş olacak.Son üç sınav kaldı artık ve herkes tatil havasına girmiş bile.Ben tatil planımı biraz biraz yaptım gibi.Okullar kapanır kapanmaz ya Bodrum'a yada Marmara adasına gideceğim.Bu sefer ailemle gitmemeye kararlıyım.Reşit olduğum için birçok şey serbest artık.Gelirse arkadaşlarım memnun olurum ama onların üniversite sınavları olduğu için gelemeyebilirler.Sorun değil çünkü,tek başıma tatil yapıp kafa dinlemek istiyorum.Bana bu tatilde sadece gitarım eşlik edecek.Bir aksilik olmazsa eğer haziranın sonuna kadar kalmayı düşünüyorum.Temmuz da oruç başlayacağı için doğru evime dönüp sabahları iftar vaktine kadar ölü gibi yatmayı düşünüyorum.Geçen yaz gidemediğim bütün konserlere gideceğim.Mfö konserinde ''Vurgun yemek'' Duman konserinde ''Her şeyi yakmak'' istiyorum.Ağustosta dershaneye başlayacağım.Önümüzdeki okul döneminde tamamen derslere odaklanacağım.Üniversite sınavına tek girişte istediğim bölümü kazanmak istiyorum.1 sene daha kaybetmek canımı biraz sıkabilir ama dünyanın sonu değil.Zaman ne çabuk geçiyor farkında mısınız?O hiç bitmeyecek sandığım Lise,bitti bile.Büyümekten korkuyordum,korktuğum başıma geldi.Hayat ne kadar acımasız!En büyük yardımcısı ''Zaman''la yaşadığımız,hissettiğimiz ne varsa her geçen saniye geçmişe itip,geri dönüşümü olmayan ''Unutulanlar Odası''na hapsediyor.Peki,herkes-her şey unutulabilir mi?Unutulanlar odasına girildiğinde gerçekten geri dönüş yok mu?Bu,bütün duyguların üstünde olan en yüce his ''Aşk'' içinde geçerli mi?
Cevap ne yazık ki evet olabilir...