31 Aralık 2013 Salı

Yılbaşı Klişesi...




Dünyada en sinirime dokunan şeylerden biri de o mumlar ve yaldızlarla donatılan çam fidanlarıdır.Çünkü insanlar kendilerini bir an için mesut zannetmek sevdasıyla başvurdukları bu nevi manasız merasimi saçma buluyorum.Yılbaşının senenin diğer günlerinden ne farkı var sanki?Tabiat onu herhangi bir şekilde ayırmış mı?Ömrümüzden bir sene geçtiğini göstermesi bile o kadar mühim değil; çünkü ömrümüzü senelere ayırmak da insanların uydurması... İnsan ömrü doğumdan ölüme kadar uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerine yapılan her türlü bölümler sunidir... Kendimizi kandırmayı bırakalım isterseniz.
Televizyondaki süslü programlar,Nişantaşı'nda yağdıralan suni kar,kafasında kukalarla,ağzında şişirilen süslerle,çılgınca oynayan insanlara sakın özenip kendinizi mutsuz hissetmeyin.Sadece birazcık düşünün.Farkında olun.Sevdikleriniz yanınızda mı?Sağlığınız yerinde mi?Mutlu muyum?Kimseye muhtaç olmadan başı dik bir şekilde onurumla yaşamımı sürdürebiliyor muyum?Eğer hepsi için''Evet'' ise cevabınız,mutlu görünmek için çırpınan sahte gülen yüzlerden bin kat daha mesutsunuzdur.Sadece farkında olmak gerekiyor.!
Hevesini baltalayan balta olmak istemem ama benim düşüncem böyle.

Hülasa,
2014 hastalara şifa,
yoksullara para,paralılara vefa,kimsesizlere bir çift göz,aşkı arayana layıkı bir aşık,iş arayana istihdam,birbirimizi yeyip bitirdiğimiz dünyaya barış ve herkese mutluluk getirsin.
Bana gelince,ben yeni senede de sevmeye devam edeceğim..

Hadi iyi SENELER...




29 Aralık 2013 Pazar

Ne Dersiniz?





Bir kadın herhangi bir şekilde hoşuma gidince ilk yaptığım iş ondan kaçmak olurdu.Karşı karşıya geldiğim zaman her hareketimin,her bakışımın sırrımı meydana vuracağından korkar,tarif edilmesi imkansız,adeta boğucu bir utanma ile dünyanın en zavallı bir insanı haline gelirdim.Hayatımda hiçbir kadının,hatta annemin bile gözlerine dikkatle baktığımı hatırlamıyorum.Kaçmak,her sevgiyle bakıştan kaçmak... Benim sahip olduğum tek yoldu.
Sonra yolumun sonunun görünmediğini fark ettim.İnsanlardan kaçışım,içimden geçenlerin en küçük bir parçasını bile etrafıma sezdirmekten çekinişim bana sebepsiz ve manasız göründü.Geriye dönmek lazım geliyordu. Kaçtıklarım ve sevdiğim her kadınla yüzleşmem gerekiyordu.Hiç tanımadığım birini sevmek... Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi?Fakat bu hep böyle değil midir?Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz?Ben de,o zamana kadar ki hayatımın boşluğunu,gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım.Onu bulmuştum.Bütün çekingenliklerim yok olmuştu.Bu kadının karşısında her şeyimi ortaya dökmek,bütün iyi ve fena,kuvvetli ve zayıf taraflarımla,en küçük bir noktayı bile saklamadan,çırılçıplak ruhumu onun önüne sermek için sabırsızlanıyordum.Ona söyleyecek ne kadar çok şeylerim vardı... Bunların,bütün ömrümce konuşsam bitmeyeceğini sanıyordum.Çünkü bütün ömrümce susmuştum.Eskiden her insan hakkında peşin hüküm vererek: ''Bu beni anlamaz!'' demişsem,bu sefer bu kadın için: ''İşte bu beni anlar!'' diyordum.Anlayacak gibi bakıyordu kara gözleri.Hissedecekmiş gibiydi ince parmakları kalbimin heyecanını.Aldanmak hoşuma gitmiyor!Aldanmak hiçbir zaman hoşuma gitmedi. Hülasa kendimi aldattım.Hemde defalarca;bile bile,aptal gibi göz göre göre.Bundan pişmanlık duymak ya da ders almak şurada dursun,hala sevgimi senle aldatıyorum...
Akıllanmama daha çok var...


Size bir parça kendimi sundum...
İyi geceler efenim...








22 Aralık 2013 Pazar

Abazan-lar...





Uzun bir aradan sonra tekrar buradayım.
Bu aralar hem okuldaki hemde dershanedeki sınavlardan vakit bulamadım.


Görüşmeyeli hayat aynı.Okul ve dershane arasında mekik dokuyorum.Ufak bir fırsatta sinemada buluyoruz kendimizi.Şu son iki ay Türk sinemasının altın çağı denebilir.Üst düzey filmler vizyona aynı anda girdi.Türk sinemasının küçümseyenler bile salon salon gezip filmleri izlemek için çıldırıyorlar.Kendilerinin tabularını nitekim yıktılar gibi.Böyle olması normal.Bakar mısınız vizyondaki filmlere:Sürgün filmi.Düğün Dernek,Bu İşte Bir Yalnızlık Var,Tamam Mıyız? (Çağan Irmak filmidir hee!) Erkekler,Sağ Salim-2,Senin Hikayen,Benim Dünyam... Hem oyuncu kadroları hemde filmlerin hikayeleri çok ama çok kaliteli.Düğün Dernek,Tamam Mıyız ve Benim Dünyam filmlerini izleyebildim henüz.Benim Dünyam filmi,yeni vizyona girdiği tarihte dillerden düşmüyordu.Bunun en önemli iki sebebi: İlki,konusu. İkincisi,(ki en önemli sebebi bence.) Beren Saat'in oynuyor olması.Aşk-ı Memnun ve Fatmagül'ün Suçu Ne? dizilerindeki yaşadıklarından dolayı,biz Türk erkeklerin kafasında Beren Saat ile ilgili bir imaj oluştu.Beren Saat denildiği zaman artık ''erotizim,atölyede gizli seks,peçete,şehvet'' gibi şeyler çağrışıyor kafalarda.Benim Dünyam filminde canlandırdığı görme engelli,saf kız karakterine rağmen,abazan Türk erkeklerinin kafalarındaki Beren Saat profili değişmemiş,bilakis;filmde Uğur Yücel'le kısa ve masumane öpüşme sahnesi bile onları azdırmış,filmin önüne geçmiştir.Sevgili şeyini beyninden daha çok kullanan canım ülkemin abazan insanları;türünüz ne sizin? Tramvayla okula geliyorum,arka koltukta iki tane genç bu film hakkında sohbet ediyor.

Abazan-1 abazan-2'ye diyor ki; ''Duydun mu,Beren Saat yeni film çekmiş.Adı Benim Dünyam.'' Abazan-2 cevap veriyor abazan-1'e; ''Yoo.Güzel mi acaba film?'' 
Abazan-1 diyor ki abazan-2'ye: ''Güzel olmaz mı oğlum!Beren Saat öpüşüyormuş filmde.Bayağı,dudak dudağa,dil dile..'' Abazan-2 diyor ki; ''Hadi ya!Hemen gidelim lan o zaman.Canım çekti lan..'' 

Filmin konusu ne,nerede çekilmiş,mesajı ne,diğer oyuncular kim? hiçbiri umurlarında değil adamların.Sadece 15 saniyelik bir öpüşme sahnesi nasıl kadar şuursuz yapıyor seni arkadaş.Nasıl bir çaresizlik lan bu!15 saniye yahu.Sonra ''Türk sineması neden gelişmiyor?'' deniliyor.Bu ve benzeri zihniyetlere sahip birçok insan olduğu için gelişmiyor.Oyunculuğun ne olduğunu bilmediği için gelişmiyor.Rol ile gerçek hayattaki farkı kavrayamayanlar yüzünden Amerikan filmlerine bağımlı kalıyoruz.Çünkü bizde seyirci kültürü yok.Ne sinemada ne de sportif etkinliklerde.Gösterilenin arkasındaki manayı kavrayamıyoruz.Şu at gözlüklerini bir kenara bırakıp,bakış açımızı biraz değiştirsek kimse bizi tutamaz da,yok işte.Erotizme hastayız.İki saatlik bir filmden sadece iki dakikalık sevişme sahnesi aklında kalıyorsa ve bunu anlata anlata bitiremiyorsan,o sahnelerin dakikalarını bile ezberlediysen,Allah aşkına izleme sen ya!Veterinere gidip kendini kısırlaştır öyle gel abicim!
Garip bir toplumuz kanımca...

Hadi iyi geceler...









8 Aralık 2013 Pazar

Microsoft Office Word...





İsmail 20 sene sonra bir ilk yaşadı:Sevdi.Yıldırım hızıyla sevdi.İlk görüşte,ilk öpüşte..
Hepimiz çok mutlu olduk.Çünkü İsmail,uzun senelerin verdiği yalnızlık ve kızışmışlık nedeniyle hepimiz risk altındaydık.Bir ara: ''Hocalara yavşayacağım sonunda!'' diyordu.Neyse ki olmadı bir şey.İsmail bana gelip: ''Nasıl kıza açılsam acep?Bir fikir versene bea!'' dediğinde o kadar acıdım ki, ''İşte'' dedim, ''Ölüp ölüp dirileceğin aşama geldi.'' Benim bir şey söylememe fırsat vermeden ''Buldum'' dedi, ''Kıza mektup vereceğim.'' Tamam,güzel!Ama sakın çalıntı şeyler yazma kağıda.Ne hissediyorsan dök içini. ''Hayır!'' dedi,''Sen yazacaksın!'' Dedim:''50 liranı alırım.''
Aşk para etmiyor klişesi var ya hani,bu sefer geçerli değildi çünkü,İsmail'in kıza olan saf aşkı üzerinden para kazanabilirdim.Para lafını duyunca İsmail hemen geri adım attı tabi.Kendisi yazmaya karar verdi.Ertesi gün geldik okula.İlk ders,ben her zamanki gibi Asphalt 8 oynuyorum arka sırada.(Hacı çok fena bağımlısı oldum bu oyunun lan!Dünya sıralamasında ilk 100 içindeyim he!) Yanıma geldi ve mektup işini hallettiğini söyledi.Göstermesini istedim mektubu.Mektubu görmemle gülmekten altıma sıçma bir oldu.Adam aşk mektubunu,Microsoft Office Word'den performans ödevi yapar gibi çıktı almış gelmiş.Çok özenli yapmış ama.Yazı stili kalın-italik falan yani. ''İsmail!'' dedim, ''çok büyük bir şey eksik bunda!Kapak yapmamışsın abi.Okul numaranı,yazının konusunu falan yazman gerek.Ha,ürün dosyasına da koymayı unutma sakın!Bazı hocalar--- aman bazı kızlar kabul etmiyor.Aşk notundan puan kırıyorlar valla.!!'' 
Dedim: ''Şaka yapıyor olmalısın!Bu mektup ne böyle?Çıktı almışsın.'' Adam çıktı kabul etmez diye tekrar oturdu kendisi yazmaya başladı ya.Mektupta şöyle başlıyor: ''28 Kasım Perşembe 2013 tarihinde,üçüncü kattan ikinci kata inerken merdivenlerde gördüğüm ve sizden çok etkilendim.Aşık pozisyonunda istihdam edilmek üzere kalbinize müracaat etmek istiyorum.''
Bu bildiğin iş başvurusu.Oldu olacak kağıda fotoğrafını da yapıştır,CV'ni de yaz ver.Ne lan bu?
Yazının sonunda Allah'tan ''Gereğinin yapılmasını arz ederim.'' yazmıyordu.Şaka yapıyorsam şuradan şuraya sevişmek nasip olmasın!İlk bende şaka sandım ama gayet ciddiydi.Bu mektubu kıza verdikten sonra ne duymayı bekliyor ben onu merak ediyorum!En fazla '' İsmail başvurunu değerlendireceğim.Biz sizi ararız'' der ve gider.Boynuna atlamasını beklemesin de... 
''Aşkın gelişi,aklın gidişidir.'' derler ama İsmail bayağı bayağı mala bağlamış.Bende sevdim ama bu kadar şuursuz olmadım.Bu nedir ya?Neyse,bizim şaşkın bir gazla gitti kıza ve reddedildi.Bu mektupla başka bir ihtimali zaten yoktu.Kızın 2 yıldır birlikte olduğu birisi varmış?Pöhh! 2 koskoca sene hacı!2 senedir yiyorlar kızı,bizimkide her şeyden habersiz,çok saf bir şekilde gidip sevdiğini söylüyor.Aptallık sende İsmail!İki haftadır ne konuşuyorsun bu kızla da özel hayatının ne durumda olduğunu sormaya fırsat olmadı?Seçimlerimi konuşuyorsunuz,dershanelerin kaldırılmasını mı,Paul Walker'in ölüp ölmediğini mi yoksa galatasaray'ın ruhsuzluğunu mu?Nedir yani mesele?Hülasa,fena patladı İsmail!Bu reddediliş hikayesi üzerine Goethe'nin kitabından bir alıntı yapmak isterim.Daha dün bitirdim de!İsmail'in bu reddedilişine cuk diye oturacak!

''Bazen aklım almıyor.Bazı zamanlar,bir başkasının onu nasıl olup da sevdiğine ya da bunu yapmaya kalkıştığına aklım ermiyor.Ben onu,yalnızca onu severken,böyle derin,böyle taşkın bir sevgiyle yalnızca onu düşünür,gözüm onun dışında hiçbir şeyi görmezken,nasıl olur da bir başkası... aklım almıyor.''

Bu aşk işleri böyle İsmail!İnsanı,yeniden doğmuş gibi mutlu da eder doğduğuna pişman da.!
Merak etme İsmail!
Sana bildiğin her şeyi öğreteceğim evlat.
Ben aşk Tanrısı...

Aynı kitaptan bir alıntı daha yapıp,Oğuzhan Koç'un yeni şarkısıyla veda ediyorum...


''...Gerçi dünyadaki bütün işler değersiz,başkaları istiyor diye kendi tutkusunu,kendi gereksinimini dikkate almadan,para,onur ve başka şeyler uğruna kendini yeyip bitiren insan her zaman budalanın biridir.''

İyi geceler efenim...








4 Aralık 2013 Çarşamba

Kısır Döngü...




ÇARESİZLİK


Çaresizliğin en amansız olduğu yerdeyim şimdi
İlk defa sevmenin tarif edilmez korkuları içindeyim
Uykusuz gecelerin yorgun sabahlarında seni düşünüyor
Ve korkularla yine sana koşuyorum
Hep aynı soru düşüncemde ya severse
O zaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni
İlk defa yenileceğimi anlıyorum
Karşımda kendimden emin gözlerin,dudakların,ellerin bunu söylüyor bana
Seni tanımadan geçen bütün yıllara lanet ediyorum
Önceleri hiç bilmediğim adını,şimdi binlerce defa tekrarlıyor dudaklarım
Gün oluyor bir tabloyu seyredercesine mutlu heyecanlarla doluyorum karşında
Gün oluyor eski bir Yunan heykelin ölümsüz güzelliğiyle büyülüyorsun beni
Gözlerin gözlerime takılınca güçsüzlüğüm aklıma geliyor
Beni sevmediğin,sevemeyeceğim
O zamanlar öylesine yıkılıyorum ki bilemezsin
İnsan nasıl gökyüzüne baktığı zaman
Bu sonsuz evren içinde küçük ve çaresiz bir yaratık olduğunu anlarsa
Güzelliğinde bana aynı şeyi düşündürüyor
Gün oluyor mavilerde,gün oluyor kırmızılarda,gün oluyor karalarda yaşıyorum seninle
Dudaklarından çıkan her kelime suya bir taş atmışcasına büyüyor içimde
Nereye gitsen kulaklarımda o yarı karanlık çocuksu sesin
Sonra kendine has kokun,kokuların en çıldırtıcısı,en tahrik edicisi
Ve gözlerin
Esmer bir akşamüstünün serin hüznünü getiren gözlerin
Görebildiğim,duyabildiğim her şey bana seni sevmeyi söylüyor
Uzaklaştıkça yaklaşıyor uzak
İşin en kötüsü yaklaştıkça da uzaklaşmaktan korkuyorum
Belki hiçbir zaman sana sevdiğimi söyleyemeceğim
Ne sana ne de başkasına
Düşün ki çoğu zaman kendime bile söyleyemiyorum
Sanki söylediğim anda her şey bitecek ve bu emsalsiz büyü bozuluvericekmiş gibi geliyor
Bir insanın kendini aldatması ne güçtür bilirsin
Bu sevmek korkusunun aslında çok sevmek olduğunu biliyor fakat anlatamıyorum
Galiba asıl korku sevmek değil,onun arkasına gizlediğimiz sevilmemek korkusu
Küçük aldanmalarla kendimizi avutmaya çalışıyor
Düştüğümüz bir çıkmazda bir teselli arıyoruz kendimize
Belki de aynı korkular içindeyiz seninle,birbirimizden haberimiz yok
Sevmek
Seni alabildiğine sevmek
Hiçbir şeyi umursamadan,bütün karanlıkları hiçe sayarak sevmek
Tutmak ellerinden,o derinlere inmek,gitmek oralara,o yerlere
Orada hep sen olmalı,seni yaşamak ve olduğun yerde bile
Seninle sensiz olamamak
Sonra da sensiz edemediğim,edemeyeceğimi söyleyememek sana
Susmak
Susmak
Korkudan ölünceye kadar...

............

İyi geceler efenim...


3 Aralık 2013 Salı

Var etmek...






Hadi biraz şaircilik oynayalım bu gece...

Bana çılgın diyorsun;seni sevdiğim için.Yanılıyorsun,sevmek çılgınlık değil.Sevmek,insan tarafımızı bulmamızdır bence.Biraz da yaklaşmamızdır tanrıya zaman zaman.Dünyada sevmeyenlere,sevemeyenlere acımalı.O ot gelip,ot gidenlere acımalı.Sevebilen insan,kendini keşfetmiş insandır.Talihli insandır.Çektiği bütün acılara rağmen mutlu,kıvançlı insandır o.Aşktır yücelten bizi ve derinliğimiz aşktandır.Gerisi boş,yalan.Aşksa,sevmektir.Durmadan,nefes alırcasına sevmek.Sevmekle sevilmek ayrı şeyler.Sevilmeyi çoğaltmak,ona bir başka şekil vermek,daha da yoğunlaştırmak onu elimizde değil.Oysaki sevgimizi istediğimiz gibi yoğurabilir,dilediğimiz şekli verebiliriz ona.Derinlikse derinlik,yükseklikse yükseklik,genişlikse genişlik.Sevmekte gücümüz var,irademiz var,aklımız var.Biz varız sevmekte.Sevmek yaratmaktır bir bakıma.Sevilmekse yaratılmak... Demek ki biz seninle birbirimizi yaratıyoruz durmadan.Sen beni yarattıkça güzelsin işte ve ben seni yarattıkça güçlüyüm,daha bir insanım.

Beni sevmeseydin yine bir şey değişmeyecekti benim için.Sen biraz eksik kalacaktın,biraz sen kaybedeceksin;o kadar! Şimdi insanların en güzeliyiz,en iyisiyiz elbette.Seviyoruz seviliyoruz.Sevgimi anlamadığın ve ona saygı göstermediğin anda ölebilirim.
Karşılık vermediğim anda değil. 
Birbirimizi yeniden yaratmaya devam edelim....