Bugün,en sevdiğim hava gelmiş İstanbul'a.Bu havada bir ormanda olacaksın,sarı,kahverengi,kızıl,bakır rengi,açık yeşil,kuru,kupkuru yaprakları çıtırdata çıtırdata yürüyüşe çıkacaksın.Tek başına.İhtişamlı yalnızlığın içinde her adımda daha yücelerek...
30 Kasım 2012 Cuma
29 Kasım 2012 Perşembe
28 Kasım 2012 Çarşamba
Ergen Aklı...
gözlük,tişörte sevgilinin resmini bastırmak(ki bence en ilkel olanıdır bu.Yıkanınca kızın resmi buruş buruş oluyor.Sonra onun tipini ütüyle düzeltmeye falan çalışıyorsun ..:) hiç etik
değil.Devam ediyorum)takım forması,Sezen Aksu konserine alınmış bilet,kızın adını meme ucunun altına kazıtmak,gitarla serenat yapmak(Akdeniz akşamları söylenmemesi koşuluyla belki olabilir.Söylenmesin artık ya!)basket potası büyüklüğünde halka küpe,iç çamaşırı,portakallı Eti-cin,diyabetik çikolata,Trabzon ekmeği,Barbie oyuncak bebek,epilasyon aleti vb. gibi hediye türleri kesinlikle ama kesinlikle verilmemeli,böyle jestler yapılmamalıdır..Bana göre hatun kişiye şuanda verebilecek en güzel hediye;kış ayına girdiğimizi göz önünde bulundurarak kömür,odun hatta koliyle erzak vermektir.Kolinin altına da ''hizmetindeyim'' yazdırırsın alsana on numara hediye.Kışı rahat geçirir kız.Odunları yakıp ısındıkça seni hatırlar fena mı..:)?Bu benim düşüncem tabii ki.Sınıftaki a-acayip şahsiyetlerden sadece birisi olan İsmail'e sorduğumuzda ise güzel bir cevap verdi:''Bence''dedi ''hediye işini boşver,kızı güzel bir balıkçıya götür.''Hiç fena bir fikir olmadığını düşünürken ''Ama Eminönü'ndeki sandalda satılan yere götürme!Ekmeğin arasına domates koymuyorlar'' diyerek ''yılın sığırı'' plaketini İsmail'e takdim ettik.Domates vermiyorlar dedi adam ya.Yasin'in içerisinde bulunduğu bu kararsızlık çok zordur,bilirim.Bence en güzel hediye içten bir şekilde ''seni seviyorum'' demektir.Eğer karşındaki senin sevgini büyük bir armağan ve lütuf olarak görmüyorsa,istediğin kadar hediye al,sadece kendini kandırırsın.Romantizmi bir kenara itip,biraz ciddi bir şekilde düşünecek olursam bence hatun kişiye en güzel hediyeler çanta veya kadın kaşkolu olabilir.Düşünüyorum da erzak da hiç fena bir fikir değil.Aman!Bende söylemesi...
27 Kasım 2012 Salı
Bir Kemik Aynı Yerden İki Defa Kırılmaz...
Unutma!
Yüreğinde bir ismin imzası var
Ve sen onu silemezsin
Söküp atamazsın ne kadar uğraşsan da
Seninle beraber büyür içindeki sızı
İlk önce onu hissedersin başkasına dokunduğunda.
Unutma!
Bir kere sevdin mi uzun uzun yanarsın
Sitemler...Öfkeler birikirken içinde
Sen azalırsın.
Dilinde küfür elinde kadeh eksik olmaz.
Günler böyle geçer,alışırsın.
Unutma!
Sabahlar artık gecikir.
İster sağa dön ister sola
Gözünüze uyku değil gidenin hayali gelir...
Kendini şiirlere verirsin
Elin sigaraya gider her on dakika da bir
Fena zehirlenirsin...
Unutma!
Bir süre güvenmeyeceksin kimseye
Kendine sığınacaksın
Aşk konuşulduğunda sen susacaksın.
Of'larla ah'larla başlayacaksın her cümleye
Çevrende senden başka herkes haksız olacak
Senin haklılığınsa çaresiz gidecek çöpe...
Unutma!
Bir gün kaldığın yerden başlayacaksın
Biri seni bulacak...
Önce korkacaksın eski acılara yakalanmaktan
Biraz ürkeceksin.
Ne kadar dirensen de nafile
İnsansın sonuçta,seveceksin...
Eski acılara bakıp da küsme sevdalara
Gavura kızıp da oruç bozulmaz
Sök at kafandan acaba'ları
Bir kemik aynı yerden
İki defa kırılmaz...
Artık kararmaz gecelerin.
Bir daha yaşlar akmaz gözünden.
Sabahların gecikmez.
Kim bilir ağladığın günlere gülersin
Bir defa öldün ya zamanında
Bir daha ölmezsin...
Can YÜCEL
26 Kasım 2012 Pazartesi
Yaşamakla Yaşamamak Arası...
Yaşar gibi yapmaktan,özlemez gibi yapmaktan,iyiymiş gibi yapmaktan,nefes alıp onu içimde tutmaktan,o nefeste boğulmaktan sıkıldım.Ki nefessizlikten değil nefesten boğulmaktır marifetimiz...
24 Kasım 2012 Cumartesi
Zamansızlık Ülkesi...
An anı kovalıyor,anlar sonsuzlukta eriyor.Çarşamba perşembeyi,perşembe cumayı sürüklüyor.
Kasım,aralık oldu,aralık ocak,ocak şubat olacak.Şubat da mart.Ve biz,karanlığın içinde bir vapur gibi zamanı yara yara ilerliyoruz.Nereye?Bir zamansızlık ülkesine doğru...Karşıda sahil göründü.Esrarlı ve karanlık.Yaklaştıkça yaklaşıyoruz.Ah şu vapur bir dursa...İyisi,geri geri gitse.Akreple yelkovan,yollarını şaşırıp ters işlemeye başlasalar.Gün kadranı perşembeden çarşambaya dönse,aylar sondan başa doğru sayılsa,halden geçmişe,yeniden eskiye,neticeden sebebe doğru ters bir akış başlasa.Başladı diyelim ne olacak?Vapur geri geri gitse,ulaşacağımız sahil,bu sefer de ilk kalktığımız zamansızlık ülkesi olmayacak mı?İster öne git,ister geri;değişmiyor hiçbir şey efendi...değişmiyor.
23 Kasım 2012 Cuma
Böyle Bir Hayat İstiyorum...
Evden durağa tam bir sokak serserisi gibi yürüyorum.Ne otobüse binişimde,ne iş yerinde mikrofon başında oturuşumda hiçbirinde beylik bir durum yok.Olamıyor istesek de.Küçük burjuvalaşamıyoruz;onlar gibi düşünemiyoruz.Yatakta birbirimize şiirler okuyoruz,kitapları tartışıyoruz.Dünya umurumuzda değil...
22 Kasım 2012 Perşembe
Kitaplar Ki En Yakın Dosttur...
İki alışveriş (dostluk ve aşk) raslantılara ve başkalarına bağlıdır;biri aramakla bulunmaz kolay kolay,öteki yaşla solar gider.Onun için yaşamımı doldurup doyuramaz onlar.Üçüncü alışveriş,
kitaplarla kurduğumuz ilişkidir ki daha sağlam ve daha çok bizimdir.Ötekilerin başka üstünlükleri vardır,ama bu üçüncüsü daha sürekli ve daha kolayca yararlıdır.Ömür boyu yanı başımda,her yerde elimin altındadır.Kitaplar yaşlılığımda ve yalnızlığımda da avutacaklar beni.Sıkıntılı bir avareliğin baskısında kurtarır,hoşlanmadığım kişilerin havasından dilediğim zaman ayırıverirler beni.Fazla ağır basmadıkları,gücümü aşmadıkları zaman acılarımı törpülerler.Rahatımı kaçıran bir saplantıyı başımdan atmak için kitaplara başvurmaktan iyisi yoktur,hemen beni kendilerine çeker,içimizdekinden uzaklaştırırlar.Öyleyken,onları yalnız daha gerçek,daha canlı,daha doğal rahatlıklar bulamadığım zaman aramama hiç de kızmaz,her zaman aynı yüzler karşılar beni...
20 Kasım 2012 Salı
Adını Unutmaya Devam Ediyorum...
İnsan bir şeyi bekliyordu,sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu.
İnsan tekrar tekrar bekliyordu,hiçbir şey olmuyordu.
İnsan bekliyor,bekliyor,bekliyordu.Düşünüyor,düşünüyordu,şakakları ağrımaya başlayan kadar düşünüyordu.
Hiçbir şey olmuyordu,insan yalnız kalıyordu,yalnız,yalnız....
19 Kasım 2012 Pazartesi
Şizoşems
Ses,edebiyat,şiir ve oscarlık oyunculuk 2 dakikaya ancak bu kadar sığar.
Ruhun Şad olsun büyük usta...
Böyle zamanlar tehlikelidir Şemsettin,
Ya gel cebime saklan,ya bırak şapkana saklanayım.
Kim vurduya gider insan,
Fırsat yok ki kendimi savurup aklanayım.
Bir ara sen de,biliyorum,kedilerden korkuyordun,
Çünkü kendini işkembe zannediyordun.
Öyle bir şey bende atlattım,
İskemle sandım kendimi bir süre
Üzerime oturacaklar diye korkulardaydım.
Ama sonra yırttım Şemsettin!
Kendime telkinler yaptım sen iskemle değilsin diye diye
İnandırdım kendimi.
Sana hak vermiyor değilim ama Şemsettin,zaman kötü,
Aslında ne sen,ne ben ikimiz de deli filan değiliz
Herkes oynatmış.
Sadece sen ve ben normaliz.
Aman Şemsettin laf aramızda...
Laf aramızda
Laf aramızda...
Şemsettin,laf aramızda kaldı çıkmıyor,kendini ifade edemiyor bir türlü
Aman çok dikkatli olalım Şemsettin!
Sen de fark ettin
Zaman kötü.
En iyisi biz işi deliliğe vuralım.
Sen kedilerden kork,işkembesin diye,
Ben insanlardan korkayım,iskemleyim diye,
Ve iskemle üzerinde işkembe,çarşamba,perşembe...
Gün say Şemsettin gün say
Çünkü nasıl olsa bir gün gelip bizi alacaklar.
Bu işten yırtmak için saat numarası yapalım.
Sen yelkovan ol,ben yengeç
Sonra onlara tek cevap verelim
Vakit çok geç,
Vakit çok geç,
Vakit çok geç Şemsettin,geldiler...
17 Kasım 2012 Cumartesi
Öyle İçimden Geldi İşte...(İzlediğim Filmden Etkilendim)
Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat,soluk almak güçleştiğinde,yüreğin susup,mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını;dağlara dönmeli yüzünü insan.Yeni patikalar yeni yollar seçmeli yüreğini ferahlatacak.Yeni insanlarla tanışmalı,yeni keşifler yapacak.Hep isteyip de bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa gerçekleştirmeyi denemeli insan.Her geçen gece ölüme bir gün daha yaklaştığını ve zamanın bir nehir,kendisinin bir sal olup,o dursada yalculuğun devam ettiğini anlamalı.Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günleri,her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriyorsa,değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri.Küçücük şeylerle başlamalı belki,örneğin bir kaç durak önce inip otobüsten,yürümeli eve kadar.Sağlığını kaybedip ölümle yüzyüze gelmeden önce değerli olmalı hayat.İlla büyük acılar çekmemeli küçük mutlulukları farketmek için.Başkasının yerine koymalı kendini.Ağlayan birisine ''gül'' inleyen birisine ''sus''dememeli.Ağlayan omuz,inleyene şifa olabilmeli.Şu adaletsiz dünyaya ayak uydurmamalı;sevgisiz soysuz kalarak.Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,derin bir soluk alıp hapsetmeli kokusunu içine.Güneşin doğuşunu sevmeli.Arada bir seher yeli okşamalı saçlarını.Bir çocuğun ilk adımlarıyla umudu,bir gencin düşüncelerinde geleceği,bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli.Çalışmadan başarmayı,sevmeden sevilmeyi,mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli.Ama küçük ama büyük her hayal kırıklığı,her acı;bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için.Çünkü hiç düşünmemişsen el vermezsin kimseye kalkması için.Hiç çaresiz kalmamışsan,dermanı olmazsın dertlerin.Ağlamayı bilmiyorsan,neşesizdir kahkahaların.Merhaba dememişsen,anlamsızdır elvedaların.Ne herkesi düşünmekten kendini,ne de kendini düşünmekten herkesi unutmamalı.Bilmeli çok kısa olduğunu hayatın.Sadece anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli.Aklı ve kalbi ile katılabilmeli sohbetlere.Hafızası olmalı insanın;hiç değilse aynı hataları aynı bahanelerle tekrarlamaması için.Soruları olmalı,yanıtlarını bulmak için bir ömür harcayacak.Dostları olmalı,ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak.Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki,hakkını verebilsin sevdiklerinin,zaman bulabilsin bir teşekkür ve bir elveda için.Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer,asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten....
16 Kasım 2012 Cuma
Güzel Bir Filmden Güzel Bir Sahne...
Dar Alanda Kısa Paslaşmalar filmini az önce izledim ve bir sahne var ki unutamadığım 5 sahne arasına girmeyi başardı.Sahneden çok kısa bahsedeyim.Kaleci torba Suat,aşk acısı çekmektedir.
Savaş Dinçer'in oynadığı takımın hocası gelir ve torba Suat'ı teselli eder.Ama o kadar güzel teselli eder ki,biz o ağabeyleri ararız.Maalesef o ağabeylerden çok kalmamıştır artık.Çok babacan bir sahne fikrimce...
15 Kasım 2012 Perşembe
Adım Adım Kayboldu ADIN
Zaman lazım sadece,unutacaksın!
Nasıl unuttuysan çocukluğunu,kırılan oyuncaklarını.
Kırılan kalbini de öyle unutacaksın...
14 Kasım 2012 Çarşamba
Hayatı Iskalamaya Lüksüm Yok Benim...
Bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna rağmen hala yalnızsan,için rahat olsun.Giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.Sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.Hani ağzınla kuş tutsan ''Bu kuşun kanadı neden beyaz değil?'' diye bir soruyla bile karşılaşabilirsin...İki ucu keskin bıçaktır bu iş.Yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.Bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.İyi halin cezada indirim sağlamaz.
Sen,''Ama senin için şunu yaptım''derken o,''şunu yapmadın'' diye cevap verecektir.Ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka bir iddiayla karşılaşacaksındır.Üzülme,sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.Özledin,içtin,ağladın,güldün,şarkılar söyledin,düşündün,şiirler yazdın.''Peki,o ne yaptı''deme.Herkes kendinden sorumludur aşkta.Sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu.Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?Hayatı ıskalama lüksün yok senin.Onun varsa,bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
Her zamanki gibi yaşayacaksın sen.''Acılara tutunarak'' yaşamayı öğreneli çok oldu.Hem ne olmuş yani,yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.Sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki...Epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.Kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?Kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da keyif verecek sana.Yine içeceksin rakını balığını yanında.Üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası...
Sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.Yürek sesi ne bilmeyenler,ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma;yaşadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.Sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.Elbet bitecek güneşe hasret günler.Ve o zaman kutuplarda yetişen cılız ve minik bitkiler değil,güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...
Hayatı ıskalamaya lüksün yok senin...
Nazım Hikmet
13 Kasım 2012 Salı
Umut Ettikçe Yaşarmış İnsan...
Karamsar olmak zor değil,
zor olan çılgın bir fırtınadan
sonra gökkuşağı gibi gülümseyebilmektir...
Kucaklamaya kollarının yetmeyeceği bir ağaç,
bir tohumla başlar.
En uzun yolculuklar ise,bir adımla başlar.
Gerçek sevgiler ise bir tebessümle başlar...
Annem her fırsatta çocuklarına güneşe doğru
zıplamalarını öğütlerdi.
Güneşe ulaşamazdık ama hiç olmazsa
ayaklarımız yerden kesilirdi...
---Zora Neala Hurston---
12 Kasım 2012 Pazartesi
Tabiri Caizse Yalnızlık...
Bir yalnızlık ancak ve ancak bu kadar güzel anlatılır.Gönülden tebrik ediyorum...
''Sen gelsen.Yatağımın kenarına otursan.
Ellerin üşümüş olsa...''
Ellerin üşümüş olsa...''
11 Kasım 2012 Pazar
Pazar Muhabbeti
Ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil.Nükleer denemeler,kyoto sözleşmesi,küresel ısınma falan.Belki sen çok küçüksün.Belki benim ruhum ölü.Ben seni severim aslında da;düzenim bozulur diye korkuyorum.Durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar.Sinemaya gitmeye,el ele tutuşmaya falan kalkarız.İşin yoksa;saç tara,parfüm sık.Küsmesi,barışması,ayrılması,bayılması.Ona baktın,bunu süzdün tafraları...hatta; eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması.Bu kadar ceremeye ne gerek var.Uzaktan sev yar,uzaktan yahu.
Bir arkadaşım bir gün bana ''Güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır''demişti.Yalan.Bir sürü güzel kadın girdi hayatıma hepside ağzıma sıçtı.İçime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.Ben seni severim sevmesine de,iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim.Kime yazdım lan ben bunları.Ben içimi döktüm galiba,yok yok bildiğin kustum ben ya.Biraz uyuyup güzelce terleyince kendime gelirim ben.Hadi görüşürüz...
10 Kasım 2012 Cumartesi
Sen Rahat Uyu Atam!
-Dünya sahnesinden en dikkat çekici adamlardan biri geçti. -Chicago Tribune-
-O,kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktatör değil,gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı. -Prof.Walter L.WRIHT, ALMANYA-
-Atatürk Türkiye'yi tek düşman kalmaksızın bırakmıştır.Bu zamanımızın hiçbir devlet şefinin başaramadığıdır. -Alman Volkischer Beobachter Gazetesi-
-Yüzyıllar nadir olarak dahi yetişir.Şu talihsizliğimize bakın ki 20.yüzyılın dahisi Türklere nasip
oldu ve kader onu bizim karşımıza çıkardı. -David Lloyd George- İngiltere Başbakanı
-Mustafa Kemal bir temeldir.Bir yöndür.Yapılmış,her şeyi bitmiş bir bina değildir.Onu ancak devam ettirerek,sürdürerek sevebiliriz.Kendisine yeni şeyler,yeni değerler ekleyerek sevebiliriz.
Yalnız yüreğimizle değil,aklımızla da sevelim.Mustafa Kemal en büyük zaferini o zaman kazanmış olacaktır. -Cemal Süreya-
-Mustafa Kemal;bir millet,bütün vasıtalarında mahrum edilse dahi,kendini kurtaracak vasıtaları yaratabileceğini ispat eden adamdır. -Adolf Hitler- Almanya Devlet Başkanı
-Hiçbir memleket,yeni Türkiye'nin Ata'sı tarafından başarılan kadar güçlü,hızlı ve kökten bir yenilik hamlesine erişmemiştir. -Dness Gazetesi,Bulgaristan-
-Devletimizin banisi ve milletimizin fedakar sadık hadimi,insanlık idealinin aşık ve mümtaz siması,eşsiz kahraman Atatürk!Vatan sana minnettardır. -İsmet İnönü-
-Istırap çeken dünyada barış ve esenliği yeniden kurmak ve insanlığın yalnız maddi değil,manevi gelişmesini sağlamak isteyenler,Atatürk'ün iman verici ve yön göstericiliğinden örnek ve kuvvet alsınlar. -Herbert Melzig,Alman Tarihçi-
-Eski Osmanlı imparatorluğu bir hayal gibi silinirken,milli bir Türk Devletini'nin kuruluşu,bu çağın en şaşırtıcı başarılarından biridir.Mustafa Kemal,yüce bir eser ortaya koymuştur.Atatürk'ün parlak başarısı bütün sömürgeler için örnek olmuştur. -Maurice Beaumont,Fransa-
-Yeni Türk Devleti ile Ankara Antlaşması'nın imzalanması nedeniyle; ''Bizi arkadan vurdu,dağ başındaki haydutlarla,Mustafa Kemallerle anlaştı.'' diyenlere Fransız Başbakanın Mecliste verdiği cevap:''Dağ başındaki haydutlar diye isimlendirdiğiniz kahraman Mustafa Kemal ve O'nun tüm askerleri burada olsalardı,teker teker hepsinin heykellerini dikerdik.Böylesine kahraman bir anlaşma imzalamaktan gurur duyuyorum. -Briand,Fransa Başbakanı,1921-
-Türkiye'yi yaratan,tarihimizin bu en Büyük Adamını başımı en derin hürmetle eğerek selamlarım. -Prof.Sekretan,İsviçre-
-Savaşta Türkiye'yi kurtaran,savaştan sonra da Türk Milletini yeniden dirilten Atatürk'ün ölümü,yalnız yurdu için değil,Avrupa için de büyük bir kayıptır.Her sınıf Halkın O'nun ardından döktükleri içten gözyaşları bu büyük kahraman ve modern Türkiye'nin Ata'sına değer bir görünümden başka bir şey değildir. -Winston Churchill,İngiltere Başbakanı-
-Karşımdaki bu büyük adamda,keşfettiğim bu büyük meçhulde maharet ve karakter o kadar iyi işlenmiş ki,sözlerinde hiçbir şüphe aranamazdı. -Claude Farrere,Fransız Yazar-
Anmıyoruz,Arıyoruz...
8 Kasım 2012 Perşembe
Düşüncesiz Kelimeler...
Bıraktım zamanın ellerine yüreğimin sessiz,yorgun dakikalarını.Yüreğimin dalgalarında boğulan hüzünlerimi susturdum,şimdilik...Şimdi bildiğim tüm sözleri unuttum,kelimelerin içi manasız...
Ne tarih attım ne de takvimlere işaretledim,ayrılığın imzasını.Sessiz çığlıklara hapsettim seni.Şimdilik acımı dindirdim.Sabahın ilk ışıklarında,yüreğimin sahiline vuracağını bile bile...
Duymazlıktan geldim içimdeki seslerini,yumdum gözlerimi şimdilik.Nefes alabiliyorum,belki yine gülümsüyorum.İnadına gülümsüyorum acının dirençli hatıralarına.Şimdilik gözbebeklerime yerleşmiş hüznünle...Buğulu,mutlu,kırgın,karmaşık çizgilerle bakıyorum,gözlerimi kapatıyorum şimdilik.Karalıyorum tüm sözlerimin üstünü.Seni ve seni anlatan kelimeleri lügatımdan çıkarıyorum.Bir bakıyorum ki tüm sayfalar bomboş kalıyor.Şimdilik ne söylesem asılı kalıyor kırgınlıklarımın askılarında.Şimdilik sevmiyorum desem de yalan kalıyor,şimdilik ne söylesem çok acı geliyor.Şimdilik nereye baksam sensizlik acı rüzgarını yüzüme vuruyor.Ne zaman bir gülücük bırakıversem hemen ardından ince bir sızı damla damla yüreğime yayılıyor.Şimdilik hep sihrini bekledikleri zamana sığınıyorum.Şimdilik....
7 Kasım 2012 Çarşamba
Dün Gece Ki Ben Ve Kelimelerim...
Dünyanın renklendiğini düşünmeye başlamıştı.Güne daha mutlu uyanıp,sebepsiz neşenin varlığına alışmaya başlamıştı.Yüzüne yerleşen bir tebessüm,kalbinden dalga dalga yayılıyordu.
Mana bulamadığı her şey şimdi mecazlara bile sığmıyordu.Kalbinin içine yerleşen bu neşenin sinyallerini takip edip kaynağını bulmalıydı.Bu kadar iyi hissetmenin adı neydi?Renklerin cümbüşü kalbinde neşe festivalleri yapacak kadar kalabalıktı.Rengarenk bir ruh hali.Tüm küçük detaylar silinmişti,hayatının geneline yayılan bir enerji artışını gümbür gümbür hissediyordu.
Kalbindeki bu değişimin adını anmaktan korkuyordu.Telaffuz ederse eğer,bulutların kaplanmasından,yüreğinden gökkuşağının eksilmesinden korkuyordu.Hayatına giren bu dev mutluluğun adını zikretmedi ama ne olduğunu iyi biliyordu.Bu mutluluk kendisinin en büyük sırrı olacaktı.Aşk saklandıkça büyürdü ya,aşk sarmaşıktı sarardı ya,oysa daha şimdiden kalbinin her köşesi rengarenk yaz bahçelerine dönmüştü.Hayatındaki yankılanan boşluğun bir anda kapanıp,neşeden yana bereketli bir kalbin müsebbibi olmuştu aşk.Aşk başlığı altında derlenmiş,gün geçtikçe kalınlaşan gönül sayfalarının altın yaldızlı ismiydi sevgilinin adı.Göz görmüştü artık,gerisini aşk anlatacaktı;dil susacak,gönül konuşacaktı.Anlatmaya çalıştıkça kaybolacaktı.O zaman aşk olduğunu daha iyi anlayacaktı.Masalları hep küçümserdi minik kalbinde,şimdi yetişkin kalbi bu masala inanmak için dünden razıydı.Aşk uğruna verdiği mücadele ile anlamını tamamlıyordu,buna gönülden razıydı işte.Bir gülümseyişte mutluluk,bir sözde huzur,bir çift gözde sevgiyi tanımıştı,varsın bekleyiş olsun sonu vuslata erdikten sonra.Dillere düşürmeyecekti aşkını,derdini anlayıp sevgisinin sınavını kolaylaştırmayacaktı,sakladıkça kendi sırrı ile pişecekti aşk.''Dillendirilmeyen aşk daha büyük ''dememiş mi Layla?Gönül güzelliğine saplanan bir his deryasıydı yaşadığı,güzelliği ne gözlerde,
ne simada aramıştı,yüreğinden akan iyiliği,gözlerinde bulmuştu,güzellik ruhta baki,suretin fani hoşluğunu neylesin.Sabırla ektiği sevgiyi,emek ile büyütecekti içinde.Aşk gelişi ile tüm devrimleri yapmıştı kalbinde.Bu ne büyük güçtü,hayretti sevgiliye.Sevgiliden ilham alarak aşkı tanımak,tek bir aşkta kalbi yok etmek.Yok edip acı ile kalbi sonra varolmak tekrar tekrar sevgiyle.Ruhla eşini bulduğunda,hayatı paylaştığında,aşk kelimesinin karşısına ne yazsak yetersiz kalmaz mı?Aynı umutları aynı hayalleri yaşatabilmek,acılara ve sıkıntılara karşı mücadele verebilmek,tek olabilmek,iki gönülde beraberce hayata tutunabilmek.Aşkın gönüllere bıraktığı tılsımın kelimelere sinmesi ve aşkı defalarca anlatıp tüketememek.Kalbe mühürlenen isimle bir ömür paylaşmak...Tüm bunları düşünürken rüyalarından kopup sığınmak istedi,oysa ki gece aşkın barına idi,henüz habersizdi.Uyku tutmayıp düşüncelerin akıntısına kapılınca tekrarladı kalbine mühürlenen ismi...
6 Kasım 2012 Salı
Hayal Kurmak Gerekir Bazen...
Sessizlik değil benim aradığım.Dalgaların sesini dinlerken,huzuru yakalamak dileğim.Hayal kurmak zor değil.Gözlerini kapayıp,olmak istediğin yere ışınlamak kendini.Uçsuz bucaksız maviliğin kenarına oturmak ve huzurun sesine kulak kesilmek.Tek düşünce güzelliğin keyfine varmak.Ne varsa huzuru bozan içinde,sonsuz maviliğe atmak.Gözlerden süzülen hüznü,damla damla denize bırakmak.Hayal ettiniz mi hiç sonsuzluğun rengini?Mavinin her tonu...Biri özgürlükten esinlenmiş sema,biri huzurdan doğmuş deniz.İki maviliğin birleştiği noktada,mühürlenen gözleriniz,hayalleriniz,kendi sessizliğiniz.Sessizliğinizi besleyen doğanın musikisi.Güneş ışığında dinginleşen yaprakların narin oynayışları,rüzgarın her dokunuşunda.
Kuşların selam verip kaybolmaları gözlerinizin önünden,rüya gibi.Huzurun resmine,hayallerinizden ne eklerseniz,size kalmış...
Hayal edin olmak istediğiniz yeri.Düşlerde imkansız kelimesi bulunmaz.İmkansızlığın yokluğu ürkütmesin sizi.Gerçeklerin grilikleri henüz yaklaşmadı düşlerinize.Gözlerinize açmadan,kovun zihninizi bulandıran düşünceleri.Denizden esen rüzgara bırakıp kendinizi,gökyüzünün kuytularında kanat çırpın.Kanatlarınıza gücü veren hayallerinizin sınırsızlığı olsun.
Sınırsızlığında bir nokta misali konduğun maviliğin kucağında,yaşa hayallerin kadar...
Şimdi aç gözlerini,hayal içinde hayal...Kaybolma düşlerinin karmaşasında. Laciverte çalan denize düşen ayışığını içir gözlerine.En sevdiğin kitaplardan biri dizlerinin üzerinde,ayışığının aydınlattığı sayfaları tekrar tekrar yaz hafızana.İmrenme oradaki kahramanlara.Şu anda sen kahramansın kendi hayallerinde.Hikayeleri kıskandıracak kadar...
En sevdiğin musiki,en sevdiğin besteler çalmakta.İçinde açan çiçekler,hayallerinden beslenen sen.Yüzünde yayılan tebessüm,doğan güneşle gerçekliğe bırakılacak gün.Düşünme yarını.Yaşam şu an,yaşadığın zaman;sensin.Hayallerin kadar varsın...
4 Kasım 2012 Pazar
Var Mısın?
Yağmur çağırdı içimden seni.Hüzünden hüzne misafir olur mu?Bir yağmurun içinden hüzün doğmaz sadece,bir de saklar içine tüm renkleri.Görmeyi bekledim,mevsimleri yitirirken kendimden,takvimlerden rakamlar biçerken adımın ardına,yaşamayı bekledim beni,seni,bizi.Ne zaman çoğalsa ekler fillerin sonuna,isimler türese bilirdim ki hayatıma doğan bir yağmur bereketi,berekete saklanan hüznün yenilenişi.Bu kadar söze yetmeyen,içinde durmadan akan bir karmaşanın sesi, gel de huzura çevir,renkle huzurdan çağrışım yapsın.Yaprakların hışırtısı ayaklarımızın altında bestelenirken,ışıklar solgunluğunu damlatırken cılız dallara,sonbaharı yaşatsak kalbimize.Üşürsek doğaya sarılsak,bir rüzgar esintisi kalbimizi titretse.Yalnızca yalnızlığın duruluğunu takınsak üstümüze,bir de suçu sonbahardan alıp,hüznü benimsesek.Hayatın hızını bir adım bir adım daha durdursak,orada bitse mevsimlerin geçişi.Sonbahara usulca sığınsa renkler.Güneşin kendisi varken,aldansak üşümeye niyetli.Biraz da sonbaharı hazmetsek kirlenen renklerden kurtarmak için.Biraz da hissetsek yaşamın bulutlarını.Sorgusuz sualsiz yaprakların örtüsünü çeksek ruhumuza,toprak renklerine bulansak,
doğallığı kaftan dikerek düşüncelerimize.Sonra mı?Sonrasında bir şeyler mırıldansak,kelimeler özgürce dökülse dilimizden,neşeyi mevsimlere yakıştıranları kalıplardan söküp,sonbaharın bağladığı yeni ufuklar görsek.Görsek kendimizi,kendimize bakmaktan çekindiklerimizi yola bıraksak,yoldaşlık yapsak birbirimize.Öyle işte...
Bir mevsimi de kendimize benzeterek benimsesek,hangi sıfata daha çok yakınsa...
3 Kasım 2012 Cumartesi
Var Mı Öyle Bir Yer?-Hayal...
İyilik neye yarar,
Öldürülürse iyilikler çarçabuk,
ya da iyilik görenler?
Özgürlük neye yarar,
Yaşarsa bir arada,
Özgürlerle tutsaklar?
Akılsız olmak madem ekmek sağlar herkese,
Akıl neye yarar?
........
İyi insan olacağınıza,
Öyle bir yere götürün ki dünyayı,
İyilik beklenmesin!
Özgür insan olacağınıza,
Öyle bir yere götürün ki dünyayı,
Kavuşsun özgürlüğüne herkes,
Özgürlük sevgisi geçersiz olsun!
Akıllı insan olacağınıza,
Öyle bir yere götürün ki dünyayı,
Akılsızlık zararlı olsun!
Bertolt BRECHT
1 Kasım 2012 Perşembe
Bakış Açısı
Duane Michals tarafından yapılan bu parça,birbirini takip eden dokuz fotoğraf ile tek bir ayrıntı oluşturmaktadır.Bir bütün olarak ele aldığımızda arsız bir entrika var kanımca...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)