31 Aralık 2012 Pazartesi
2012+1=2013...
Yılbaşı geldi çattı.2013 kapımızda ve saatler sonra buyur edip onun zaman diliminde yaşamaya başlayacağız.Herkeste bir heyecan hakim.Herkeste yılbaşına '' nerede girmeliyim,nasıl girmeliyim kiminle girmeliyim, ayy çok gerildim girmesem mi acaba? gibisinden anlamsız bir tedirginlik var.
Kendi adıma konuşuyorum hiç ama hiç böyle kuruntularım olmadı.17 yaşımdayım ve kendimi bildim bileli geçirdiğim bütün yılbaşılarında evde yatağına kurulmuş bir şekilde ,eğlence programlarına çıkan kıvrak vücutlu dansözleri izleyerek girdim.Tek istisna bu sene olacak sanırım çünkü Ebruyla Ortaköy'e gideceğiz.Kanımca oraya bile gitmeye gerek yok,önemli olan nerede olursak olalım birlikte olmamız diyorum ve hemen ''tamam!Hesabı ben öderim'' diyerek gitmeye ikna ediyor beni.Akıllı hatun valla,ne sebepten kaçtığımı biliyor.:) Yarından sonra çevremizdeki arkadaşlarımızın anlatacakları yılbaşı hikayelerini dinlemeye şimdiden kendinizi hazırlayın.Birçoğu ''adamım ben o gece çılgınlar gibi dans ettim.İşte böyle...dıptıs dıptıs dıptıs oo durma dans et...'' gibi hikayeler anlatabilir.Halbuki evde kırmızı donunu giyip,patlamış mısır ve bir grup aile üyeleri eşliğinde tombala oynamıştır...''Baba yeter yaa.Yemeyeceğim artık.Soyma elma...'' işte senin gecen bu.Ha birde o gecelerin değişilmez filmi Evde Tek Başına var.O kesin izlenir.Biraz 2012 yılını benim açımdan değerlendireyim.Şöyle başladı... Bunu daha sonra yapacağım şimdi acil çıkmam gerek.Herkese sağlıklı,mutlu,bol sevişmeli,huzurlu bir sene diliyorum...
29 Aralık 2012 Cumartesi
Good Movie-2
Efsane bir film daha. Hristiyanlık'ın 7 ölümcül günahını işleyenleri kendi vahşi yöntemleriyle öldüren bir seri katili ve onun peşindeki iki polis dedektifinin çabasını konu alan güzel bir gerilim filmi.Son sahne üzerine biraz düşündüm ve abimle fikir alışverişi yaptım.Bence Brad Pitt yanlış yaptı hacı.O katilin sonu öyle olmamalıydı.Onu cezalandırmadı aksine ödüllendirdi.
Ben olsam öyle yapmazdım.Gecenin üçünde''Yapma lannn'' diye yalvardığımı hatırlıyorum...
Hala gerginim ya...
28 Aralık 2012 Cuma
26 Aralık 2012 Çarşamba
Mutlu Bana Bir Şey Oluyor...
Küçük enişte misali boyuna bakmadan olmayacak işler yapan ergen kahramanımız,bir anlık sinirin de etkisiyle yumruklayarak camı kırar.İşlerin boka saracağını tahmin ettiği için sinir krizi geçiriyorum ayağına yatar daha sonra.''Tehlike anında camı kırınız'' talimatını yanlış anlamış genconun hüzünlü hikayesi.''Mutlu'' derken kullandığı ses tonu ve Türk küfür lügatına kazandırmış olduğu ''amınışie'' kelimesi beni kendimden geçirmiştir...
İşte günün videosu...
25 Aralık 2012 Salı
Good Movie...
1990 yılında çekilen Amerikan yapımı GoodFellas(Sıkı Dostlar) filmini izlemenizi tavsiye ederim.Zamanın da 6 dalda Oscar'a aday gösterilmiş. Tüm zamanların en iyi filmlerinin yer aldığı IMDB'de 16.sırada daha ne olsun! Henry Hill adında bir gangsterin gerçek hikayesini anlatan bir film.Hayat hikayesini okudum ve tabi ki filmden de izledim kadarıyla Henry Hill çok zeki bir gangstermiş.Lufthansa soygunu olsun, Air France havayollarından yaptıkları 5 milyon dolar değerindeki vurgun olsun ve sonunda kıçını nasıl kurtardığı olsun tek kelimeyle zeka işi.İzlemenizi tavsiye ederim...
24 Aralık 2012 Pazartesi
Benimmm..Aç.!!!(Zonnnk)
Yıl başının gelmesiyle birlikte patlak verecek olan hatta şimdi bile yapılan ''Seneye görüşürüz'' şakasını önlemek adına ''seneye görüşürüz şakası yapacak olanları imha timi'' kurmaya karar verdim.Bu time girebilmek için tek kural;yanınızda her an bu şakayı yapacaklara karşı taşımanız gereken tuvalet terliğidir. Öldüresiye dövmek serbesttir.Bu espriyi her duyduğumda panik,korku,kin(espri yapana) vs. duygular uyandırıyor bende.(daş yok mu daş)Burhan Altıntop'un bile yapmayacağı espridir,lütfen ya.Tamam kabul ediyorum!Dini,dili,ırkı ve cinsiyeti ne olursa olsun,her kesimden insan aralık ayında bu şakayı mutlaka yapmıştır..Şimdiye kadar hiç yapmadım diyen varsa Allah taş eder.Bazıları için yılbaşılarının vazgeçilmezlerinden olup,duyulmayınca bir eksiklik hissi uyandırıyor olabilir ama kendi eksikliğini bende gidermezsen çok mutlu olacağım.17 yaşımdayım ve 17 senedir bu espriye sık sık maruz kalmış birisi olarak gücüm,takatim,mecalim kalmadı ya.Güzel fikir,ben bu timi kurayım en iyisi,yoksa başa çıkamayız.Devrim niteliğinde bir karar vermenin gururunu yaşıyorum şuanda...
Yılbaşın da planım daha doğrusu planımız Yalçın Çakır'ın programını katılmak.Bundan daha güzel eğlence var mı ki acep?Geçen programlar da yine ilginç bir konu vardı.Yanlış hatırlamıyorsam karısı tarafından kaçırıldıktan sonra karısı kaçan kocanın dramın işliyorlardı.İzlerken altıma s*çtım ya,yok böyle bir şey!!. O gerçek bir dedektif,acar bir televizyoncu... ''Zaten bu aylar eşlerin kaçma mevsimi'' diyerek adını Türk Televizyon tarihine altın harflerle yazdırmış bir duayen, O biiiiiiir Yalçın Çakır...(Sıfatını s*kiyim senin) Nah buraya yazıyorum,yılbaşında olmasa bile eğer ki yayından kaldırmazlarsa bir gün seyirci olarak katılacağım oraya.Torun torbaya karışınca anlatırım çocuklara ''gençliğimde çok çılgındım çocuklar.Yalçın Çakır'ın programına katılacak kadar çılgındım evlat'' diye.Kısmet,bakalım...:=)
Bugün dilime ''bu akşam hüzünleri evde bıraktım'' şarkısı takıldı hiç dinlemediğim halde.Bilinç altımdan biranda pörtleyi verdi.Hadi o zaman!Hep beraber söyleyip bitirelim yazıyı;
Bu akşam hüzünleri evde bıraktım,
Körkütük sarhoş oldum elimde değil.
Seni kucakladığım yerde bıraktım,
Ağzında kuş tutsan UMRUMDA DEĞİL...
22 Aralık 2012 Cumartesi
Güneşe Aşık Buz Adam...
Hayatınızda olmasını sizinde istediğiniz bir şeyden üzülerek vazgeçtiğiniz o anı düşünün.Zorla da olsa ''hayır'' dediğiniz o yakıcı anı.Başrol de kim vardı?Kafanızda diyorum,kim vardı kafanızdaki duyguların başrolün de?Size ''hayır'' dedirten şey neydi?Tedirginlik,korku,güvensizlik,ön yargı,insanlar,aşağılama,beklenti,kafa karışıklığı...Hangisi?Düşünün... Şimdi de vazgeçtikten sonra ki duygularınız araştırın.Ne hissetmiştiniz?Pişmanlık mı?Üzüntü mü?Yoksa yalnızlık mı?Boşluk duygusuyla karışık bir anlık ''çok farklı olabilirdi''deki keşke mi?... En kötüsü de Keşke... Keşkeden sonra gelen cümle...Şimdi gözlerinizi kapatıp ''keşke''lerinizi sayın.Sonra,en çok pişmanlık veren keşkenizi bulun.Ardından ''keşke''den sonra gelen boşluğu doldurun ve cümlenize bir göz gezdirin.Yazdığın cümlenin ''keşke''sin de hala bir geri dönüş,zaman veya umut varsa,cümlenizdeki ''keşke''yi silmek için geç kalmış değilsiniz demektir... Ha burada,benim hiç pişmanlık cümlem yok...
21 Aralık 2012 Cuma
Bir Cuma Trajedisi...
Bana iki saatimi geri verin lan Romantik Komedi oyuncuları,yapımcıları,senaristleri,geri verin lann. Bu yaşıma kadar konulu konusuz envai çeşit film izledim ama bu kadar kalitesizine denk gelmemiştim.Bildiğin ergen filmi bu ya.Yok pardon ''ergen filmi'' diye tanımlayarak ergenlere haksızlık yapıyorum.Romantik Komediymiş peh!! İkisi de yoktu filmde... İzlemeyi bitirdikten sonra genel anesteziden uyanmış gibi hissettim kendimi.14 Şubatta da ikinci serisi vizyona girecekmiş.Şimdiden söylüyorum,filmin uyuşturucu bir etkisi var;şuurunuz geçici bir süre offline olabilir.Şiddetle gitmemeniz şahsım tarafımdan tavsiye edilir.Sonra Türk sinema sektörü neden gelişmiyor diyorlar.Bu ve benzeri yapıtlarla gerçekten gelişeceğine inan var mı acep? ''Holivut düşkünlüğü niye?'' diye sitem edenlerde var. ''Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu'' diye film var bizim sinemamızda ya neyin derdindesin sen? Bir şey söyleyeceğim burnuma iğrenç bir koku geliyor bir yerden.Kokuyu takip edince Burak'ın çoraplarından geldiğini anladım.Aynı çorapları 17 gündür giyince böyle oluyor demek ki.Adam iki kokarcanın üzerinde geziyor bildiğin.Anlamıyorum ben bu adamı ya haftada iki kez bize gelir,yemeğini yer,oyunumuzu oynarız sonra yatağımı işgal ederek akşam on bire kadar uyur ve gider.Kendimi onun metresi gibi hissediyorum bazen. Komidinin üzerine para bırakacak diye tırsıyorum valla. Çocukluk arkadaşı olabiliriz de yatağımda erkek bedeni görmek istemiyorum ben ya.Bak bak şuna bak, yorganı bacak arasına alıyor bir de.Gel de uyu şimdi o yatakta.Bu son ama yatağa 250 volt elektrik bağlayacağım hadi yatsın bakayım.Bu nedir ya?Oysa her şey çok iyi başlamıştı.İlkokulda bile sırada iki kızın ortasında otururdum.Ortaokulda ödev ayağına kızlar bana gelirdi,ben onlara giderdim,her şey bir rüya gibiydi.Lise'de kısmetim düğümlendi vallah.Iyyyyy!Salyası da yastığa akıyor şimdi.Tüylerim diken diken oldu lannn. Bok alırım seni bir daha eve.Biraz uzak duralım, özleyelim birbirimizi ya.Ne diyorum lan ben???Bildiğin sevgililerin birbirlerini fazla görmelerinden kaynaklanan sıkıcılığı yaşıyorum.Yeminliyim bir daha almayacağım eve.Uyusun bakalım pis herif. --Bana kaderimin bir oyunu mu bu,aldı kızları verdi bu pis soysuzu... Daha fazla durmam bu odada gidiyorum.Hadi görüşürüz....
20 Aralık 2012 Perşembe
Fotojenik Kar...
İstanbul'da ilk kar'ın düşmesinin ardından sanal alemin sevimli yüzleri, 3.2 Megapiksel boyutunda olan telefon kameralarıyla her sokakta ve her adımda fotoğraf çektirmeyi ihmal etmediler yine.Her kış,kar yağınca ilk işi fotoğraf çektirmek olan Türk kızına sorarım;amaç ne bebeğim?İkinci işleri ise Feysbuk profilinde ''kar'' ve ''kar'' ''Kar yağıyooo :p'' gibi klişe cümleler kullanırlar genelde..Tercihine göre kar yağmasıyla ile ilgili şarkıda paylaşabilir;''Kar beyazdır ölüm '' gibi mesela.Bir de kardan adam temalı fotoğraf çekmezse ölür bizim kızlar.O fotoğrafın altına da şöyle bir klişeyi yazarlar;(hazır ol geliyo geliyo geliyo hoppppp yapmaaa!Durrrr) ''Sonunda kış geldi de kardan da olsa bir adam gördük :D'' Aman ya!!!Tombala olsan çekilmezsin yeminle...(Anladınız siz).Ahan da örnekleri şuan karşımda duruyor.Sansürlenmemiş şiddet diye şikayet edeceğim birazdan.Bu yine iyi;bira şişesi ile yediği yemeğin resmini paylaşanlara ne diyeceksiniz?Pis insanlar sizi.Poşet...Bakkal poşeti;siyah olur hani,kanserojendir,iğrenç bir kokusu vardır,bakkalın adı falan yazar.O resimleri paylaşanlar böyle tiksinç poşet insanlar işte...Oysa benim için kar yağması;soğuktan yüzün uyuşmasına,ellerin buz tutmasına,ayak parmaklarının beşinin de bir tane gibi hissedilmesine rağmen anlamsız bir mutluluktur çoğu zaman.(G*tüm donacak sabahları yeminle.Nee?Evet,bunu da hissediyorum.Kabul,biraz sığ bir insanım) En güzeli de fincandaki mis kokulu kahve eşliğinde kar yağışını izlemek.Yalnızlar için tabi bu.Yoksa karlar altında hatunla romantik bir yürüyüş yapmak varken,minicik ellerinin,gülüşünün sıcaklığında erimek varken kahveye ne hacet!Efkar bastı beni,balkona çıkıp anlamsızca ''haayııııırrrrrrrrrrrrrrrrr'' diye bağırıp içeri gireyim hemen.... Hadi görüşürüz...
18 Aralık 2012 Salı
Benim Ki Rafadan Olsun..!
''Nereye şey yapıcaz biz?Kınıyoruz'' yazısı ortak tuvaletleri yıkılmış Sivas esnafının,Belediye Başkanını protesto etmek amacıyla duvara astıkları yazıdır.''Nereye sıçacaz biz,biri söylesin'' diyerek sitemini devam ettirmiştir.İzlenmesi gerekir,eğlencelidir.Bu arada Oğuzhan Uğur'un şarkıları süper yahu.''Terbiyesizim'' isimli şarkısıyla çok eğlenceli bir klip çekmiş,şarkı ayrı bir güzel zaten.Şarkı söylerken acayip bir jest mimik olayı var adamda hafız.Beyin loblarının renkli,eğlenceli olduğunu düşünüyorum.Yapılan araştırmaya göre kadınlar bir erkekte ilk olarak popoya bakarmış...Erkekler ise bir bayanda ilk olarak gözlere bakarmış... Evet,biz erkekler ilk olarak gözlere bakıyoruz da,sonrasını da araştırmak gerekir bence. Tayip bize kız bul!!!!!!
Son açıklamasında çocuk sayısı 3'de yetmez 5 olsun dedi lakin,bara bile girecek dam bulamayan Türk gencinin hali ülke ekonomisi gibi.Dışarıdan bakıldığında parlak,çarşıya inildiğinde esnaf kan ağlıyor.21 aralık yaklaştıkça tövbe eden ateistler varmış.Bu arada şirince,dünyanın dört bir yanından gelen binlerce gerizekalıyı ağırlamaya devam ediyor.Muhtar Niyazi Aysel,yöre halkı olarak bu kadar salağı bir arada görmekten duydukları memnuniyeti dile getirirken,''Gelen konuklarımızı ceplerindeki son kuruşa kadar silkelemek bizim için daha da büyük bir mutluluk kaynağı olacak'' sözleriyle beni güldürdü.Tam olarak böyle dememiş de benim anladığım bu.Sence??? Ceplerindeki parayı son kuruşa kadar almazsanız adam değilsiniz Şirince esnafı...Rahat olsana sen! İsmail abinin simit alacakken parasının olmadığını fark etmesiyle ''valla şımarıklığımdan yiyecektim zaten '' diyerek yine de cebinden çıkan şekerleri simitçiye vermesi ve Eylül Yavuzu beklerken İsmail abinin ''O simitleri yicen mi acaba'' diye sorup simitleri Eylül'den alırken ''Yemin ediyorum martı gibi kaptım simitleri haa!!Ben var ya ben ne anasının gözü martı İsmail'im ben be'' diyerek martılara seslenişi ve kendi karnı açken simitleri onlara vermesi duygulandırmış,insanlığı anlatmıştır.İyi ki varsın İsmail Abi...
16 Aralık 2012 Pazar
Zıt Kardeşlerin Hikayesi...
Hepinizi 1800'lü yılların sonuna davet ediyorum.İstanbul'da,Osmanlı'nın son günleri ve ayak topuna merak sarmış birkaç genç var.O güne kadar,1800'lerin ortasında Avrupa'nın birçok köşesine yayılan futbol merakı,önce İzmir sonra İstanbul'u sarmış durumda.Gençler merak sardıkları bu yeni sporun içinde olmak istiyorlar.Fakat saraydan net bir tavır;Zinhar yasaktır.Ayak topu oynanmayacak.Evet,gayrimüslimler oynayabilir.Rumlar,İngilizler İstanbul'da ve İzmir de kulüpler kurarak karşılıklı maçlar yapmaya başlamışlardır.Meraklı Türk gençleri de yasak olduğu için aralarına yabancı isimle girerler.Sırf bu yüzden yabancı dil öğrenmeye çalışan Osmanlı çocukları bile vardır.Yavaş yavaş yanan futbol ateşi kulüp kurmaya kadar gidiyor fakat, kulüpler Abdülhamit tarafından reddediliyorlar.Padişah sonunda 1905 yılında,futbol kulübü olarak Galatasaray'lı liseli gençlerin girişimine izin verir fakat bir şartı vardı;Kırmızı beyaz olan galatasaray'ın renkleri sarı içermek zorundadır.Çünkü beyaz o yıllarda tehlikeli bir renk.Padişahın emriyle sarı-kımızı yapılır renkler.Aynı futbol ateşi Kadıköy yakasında da yanmaktadır .Kadıköy'lü gençler,İngiliz ve Rumlarla oynamaktan sıkılmış,kendilerine bir kulüp kurmak isterler.1907 yılında sarı-beyaz renklerle kurulan bu önemli kulübümüz,daha sonra renginin yanına lacivertte alır.Fakat,2 yıl boyunca hiç görüşmeyen bu önemli iki genç gurubu,birdenbire 1909 yılında,birbirleri hakkında bir şeyler duymaya başlarlar.''-Hep yabancılara karşı oynuyoruz.Karşı tarafta bir Türk takımı varmış.Acaba onlarla beraber oynasak mı?'' İrtibat sağlanır,Galatasaray lisesi 18 öğrenci,2 öğretmen ve hocalarıyla birlikte bir tekneye binerler ve Modaya giderler.Çünkü,kendileri gibi ayak topu oynayan bir Türk takımı olduğunu duymuşlardır.Çok heyecanlıdırlar.Ali Sami ve arkadaşları,topu kucağına alır ve teknede giderler.Top çok önemli.Top o kadar önemli ki,Ali Sami hatıralarında diyor ki ''Varımız yoğumuz o toptu.Onu her gün domuz yağıyla yağlardım.Bir gün topun bir parçası kopunca,Ali Sami bey,kendi ayakkabısını çıkarıp makasla keserek,ayakkabısının bir parçasından topa yama yapmıştı.Bu hareketi gören diğer arkadaşları ''Bizim başkanımız sen ol'' dedi.Ali Sami' bey'in Başkanlığı sadece böyle minik bir feragatle açıklanıyor.
Tekne yavaş yavaş Moda kıyısına doğru yaklaşmakta. Fenerbahçeli gençler,Moda kıyısında gelen arkadaşlarını beklemektedirler.İki ekipte de bir tedirginlik bir heyecan var.Sebebi şu;Ali Samiyen bey de,Necip bey de(Fenerbahçe Başkanı) ilk defa şunu hissettiler.İlk defa futbol maçında,karşı taraf düşman değil;bir Türk takımı.Ve o yüzden Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşmalarının en büyük önemi şudur ki,Türk takımlarının ilk defa birbirlerini gördükleri maçtır.O güne kadar hep düşman takımlarıyla oynayan gençler,ilk defa ''sportif olarak hangimiz daha iyiyiz?'' gibi güzel bir duygunun peşindedirler. Necip bey bir adım atar tekneye doğru,Ali Sami bey bir adım atar kıyıya doğru,elini uzatır,göz göze gelirle ve şunu söyler: -Selamun Aleyküm. Necip Bey derki -Aleyküm selam...
Günümüzde kavgalarla andığımız bu güzel olayın adı yıllarca bu topraklarda Fenerbahçe-Galatasaray bayramıydı.İşte zıt kardeşlerin hikayesi bu şekilde başlar...
15 Aralık 2012 Cumartesi
Bir Varmış Bir Yokmuş Çocukluğum...
Aklıma çocukluğum geldi.Yoksul ve zor ama bir o kadarda neşeli ve güzel çocukluğum.Dün dışarı çıkacakken ellerim üşümesin diye eldiven aradım ama bulamadım.İşte o anda eskiden kar yağdığı zaman eldiven bulamayıp yerine çorap takarak ellerim buz kesene kadar oynadığım kar topları geldi aklıma.Ne günlerdi ya.Aslında takılan o çorabın hiçbir vasfı yoktu.Aksine suyu emdiği için daha çok üşütürdü.Ellerimin üşüyeceğini bildiğim halde,eve gidince babamdan zılgıt,annemden terlik yiyeceğimin bilincinde olmama rağmen,hasta olacağımı bile bile neşeyle saatlerce oynardık dışarıda.Belki kalın eldivenli yaşıtım olan çocukların ebeveynleri,beni ellerime çorap geçirmiş bir şekilde görünce içinden bir acıma duygusu yada ona varoşca geldiği için bir aşağılama hissiyatına kapılabilirlerdi ama bugün bile çocukluğuma dönüp bakınca iyi ki o gün o çorabı takmışım diyorum.O mutluluk hiçbir şeyde yok şimdi.Ben kalburüstü bir ceddin torunu değilim.Hazır bir servete konamadık hiçbir zaman.Memur çocuğu olarak büyüdüm.Çok zorluk çektik,yoksuluğun dibine vurduk;ama hiç kimseye boyun eğmedik,kulla kullu etmedik ve en önemlisi de kolay para kazanmak için harama bulaşmadık.Babamla beraber arabanın bagajında terlik sattık,tezgahta kuruyemiş sattık,kutu kutu sakızları toptan alıp bakkallara sattık,çok zorlandık ama kimseye boyun eğmedik.Alt tabakadan üst tabakaya geçişimiz çok çileli oldu çok.Bu yaşıma rağmen hayatın iki yüzünü de görmüş bir adamım ben.Fakirliği de gördüm yaşadım,zenginliği de gördüm ve yakınındayım.Bu geçiş dönemlerinde çok insan tanıdım.Zor zamanlarımızda yüzümüze bakmaya tenezzül etmeyenler şimdi kuyruğumuz olmuş.Anladım ki bir insanın değeri cebindeki parayla eş değermiş bu devirde.Yine de dönüp çocukluğuma baktığım zaman iyi ki de bunları yaşamışım diyorum.İyi ki sobanın üzerinde çay demleyip ekmek kızartmışım. İyi ki altı delik ayakkabının içine karton koyup yamamışım,iyi ki de yamalı pantolonlar giymiş.Ve iyi ki de,leğenin içinde bir iskemleye oturarak güğümde kaynatılan kaynar suyla pazar günleri çığlık çığlığa banyo yaptırılmışım.Ben geçmişimle varolan bir insanım.Hala içimde elleri üşümüş bir çocuk yatar benim...yüzünde mutluluk olan.
14 Aralık 2012 Cuma
İki Taraflı Soru İşareti...
''Korkmak için insanın bir nedeni olması gerekmez.''
Hiç unutmadım bunu,
bugüne dek duyduğum en doğru şeydir çünkü.
13 Aralık 2012 Perşembe
Tek Tip Vicdan
Serbest Kılık kıyafet...Bunu demeyi hiç sevmiyorum ama;eski köye yeni adet getirmek.Türkiye'nin daha çok ekmek yemesi lazım o seviyeye gelebilmek için. Avrupa'nın gelişmiş konumunda olan Birleşik Krallıkta bile olmayan uygulamadır.Millet tek formaya para bulamazken farklı giyinmek isteyecek çocuğuna nasıl cevap verecek acaba?Her gün aynı yırtık pantolon ve kolları çıkmış kazakla okula gidip utanmak zorunda kalacak öğrencilerin utancını ve onların en düşük kiranın asgari ücretin üstünde olduğu bir ülkede asgari ücretle aile geçindiren ebeveynlerinin çaresizliğini taa buradan,en derinimde hissetmeme neden oldu.İlköğretim ve ortaokulda air jordan ayakkabı,no fear montlu,swatch saatli,adidas çantalı arkadaşım okula üniformayla gelince ne güzel fakirliğimi unutup,kendimi çok zengin hissediyordum.Bundan sonraki nesilse sırf bu uygulama yüzünden fakir olduğunun bilinciyle büyüyecek.Bunları destekleyen ebeveynlerin de insanlığından ciddi derecede şüphe ediyorum.Benim ailemde önce destekliyordu ama sonradan at gözlüklerini çıkarıp olayları objektif bir şekilde incelemeye başladığı zaman,bu uygulamanın ne kadar acımasız olduğunun farkına vardılar.Serbest Kıyafet uygulamasıymış... Peh..!Her kuşu s*ktik bir leylek kaldı.Güvenlik zafiyetine ne demeli?Zaten birçok okulun önü torbacı modelleriyle doluyken yavaş yavaş okulların içine intikal edebilecekler.Elini koluna sallaya sallaya her serseri girebilecek okula.Eğer bu uygulama devam edecekse ki bence öyle olacak,okula turnike sistemi yapıp,her öğrenciye bu okula mensup olduklarına dair öğrenci kartları verilmelidir.Ancak bu kartlarla okula girişi sağlanmalıdır kanımca.Böylece okulla ilgisi bulunmayan şahsiyetler kapının dışında kalacaktır.Acı ama gerçekler böyle işte.Bize göre toz pembe görünen şey,bazılarına karanlık görünebilir.Okul kıyafetleriyle okula gitmeye devam edeceğim.Benim yüzümde kimsenin kendisini kötü hissetmesine neden olmayacağım.Vicdan sahibiyim...
10 Aralık 2012 Pazartesi
Uçan Balon...
Bugün okuldan eve şıkıdım şıkıdım gelirken,temiz yüzlü küçük bir çocuğa rastladım.Yağmurun altında,mavi kalın montuyla bekliyordu.Yanıma yaklaşıp ''Abi ateşin var mı?''diye sordu.''Yok'' deyip umarsızca geçip gittim.5-6 adım kadar sonra içime bir kurt düştü.Belli ki sigara içecekti.Geri döndüm,gittim yanına sordum ''Ne için ateş istiyorsun''diye.''Sigara içeceğim abi''dedi.Bacak kadar ya velet.''Sana hiç sigara içme diyen oldu mu?'' diye sordum ''Ooo herkes söylüyor abi''dedi.Dedim''peki sana hiç neden sigara içememen gerektiğini anlatan oldu mu?Biraz düşündü,''oldu ''dedi ve sonra sigaranın zararlarını öyle bir saydı ki bazılarına ''Yok canım!O kadar var mı ya zararı''diye tepki gösterdim.Tam öğüt veren babacan rolüne giriyordum hevesimi kırdı.Bilinçli çıktı piç.Dedim ''Oğlum mal mısın o zaman hala içiyorsun.Şuurun totono mu kaçtı senin acaba?.''Ee abi kolay değil hemen bırakamıyorsun''dedi.Sanki on yıllık içici yavşak.Daha yaşı bile on değildir,sabi sübyan bildiğin.''Kendi paranla kendini zehirliyorsun farkında mısın?klişesine hiç girmedim,aman diyeyim!Bu nasıl caydırmadır ya.Sanane!Kendi parası.İster zehirler ister sağlıklı yaşar.''Çoluğunun çocuğunun rızkını sigaraya veriyorsun'' demek geldi içimden de çocuk lan bu daha.Ne çoluğu ne çocuğu?Asıl bunun gibi bebelerin rızkını sigaraya veriyorlar.Hayvan herifler sizi.Bizim mahallede de var bir tane.Kaç defa''bırak şu sigarayı mazallah çocuğun olmayacak elin şeyinde gezeceksin sonra''diyorum,yok!Sigaranı yakacak çakmak bula emi Muhittin abi.Uzun sözün kısası diyeceğim o ki nereye gidiyor bu gençlik?Of!!!Çok klişe,hiç olmadı değil mi?O zaman şöyle bir sosyal mesaj verip bitireyim yazımı;Çocuklarımızın elleri sigara değil kalem tutsun,uçurtma tutsun,elma şekeri tutsun,iki parmak arasında sigara değil,misket bulunsun.Daha güzel bir hayat olsun...
9 Aralık 2012 Pazar
Pazar Günü...
21 aralıkta kıyametin kopacağına maya kabilesi kadar inanıyorum şuanda.Çünkü;PES oyununda en son bana karşı galibiyetini 2006 yılında alan abim,bugün yenmeyi başardı.6 sene de bir tarih yazıyor kendileri.Duvara karşı üçlü çektiriyor şimdi.Bak ya!Bak ya!Yakışıyor mu hiç bu yaptığın kıllı sakallı,meslek sahibi,iki Üniversite diplomalı adama?Tuttuğun takım küme düşer inşallah diyeceğim de biz yedi göbekten sarı-kırmızıyız,o olmaz.En sevdiğin yemeğinin içinden kıl çıksın da ondan soğu emi. Cebinde peçete kalmış pantolonun yıkanır da o iğrenç peçete partiküllerini tek tek toplamak için uğraşırsın inşallah.Radyoda en sevdiğin şarkı çıktığında telefonun şarjı bitsin, tokalaşmak için elini uzattığında tutacak el bulamayıp rencide olursun,sınav da işaretlediğin doğru şıkkı silersin de yanlış şıkkı işaretlersin inşallah abi.Sonra onun pişmanlığıyla yanıp tutuşursun emi.Bu nedir ya?Üçlü çektirmeler,yengeç dansı yapmalar,timsah yürüyüşünü taklit etmeler.Yalnız bende ihtiyar kocakarılar gibi beddua eder oldum.Ne yapcaz beni hiç bilmiyorum ki!Canım simit istedi biranda.Onun arasına Nutella yada tereyağını süreceksin kahve yada sütle tüketeceksin.Aklıma yattı,bir koşu gidip alıp geleyim.Bak şimdi de Baroni'nin ağlayan çocuk taklidi yapıyor.Tühhh!!
8 Aralık 2012 Cumartesi
7 Aralık 2012 Cuma
Tutarsızlık = Ben...
Candan Erçetin'in ''Yaşıyorum'' şarkısı çok mu güzel yoksa ben mi hayran olduğum için muazzam geliyor sesi.Dur bir saniye ben ne diyecektim ya.Hah!Forum da dünkü makyaj güzeliyle yediğim yemeği anlatacaktım.Okul çıkışı beraberce Foruma gittik tuvalet terliğiyle.Bir şeyler yedik sonra kahve içtik ardından hesabı ödedim(kadın erkek arasında özel bir ilişki bulunması durumunda erkeğin batı toplumlarında dahi kabul görmüş,oturmuş ve dahası psikolojik olarak da erkek tarafından bir ödev,kadın tarafından da bir beklentiymişcesine benimsenmiş durumdur hesap ödeme hadisesi.Çok saçmadır erkeğin sürekli hesap ödemesi.Bu konuyu başka bir zaman ele alacağım.Neyse,kıroyum ama para bende.Açılın ben zenginim...)başka bir kafeye geçtik sonra.Kızın suratına bakmamaya çalışıyorum çünkü tuvalet terliği muhabbeti aklıma geliyor.Hatta bildiğin terlik olarak görmeye başladım bir ara.Nasıl tiksinç,nasıl pis.Bu durumu unutmaya çalışırken yekten,yersiz bir şekilde suratına tokat atar gibi ''Tuvalet terliği''dedim ya.Böyle bir tutarsızlık olabilir mi abi ?Sonra ne hissediyorsam,nasıl görüyorsam anlattım hepsini.Vallahi rahatladım hafız.Ama ayıp oldu,aynı okuldayız yüz yüze bakıyoruz.Meslek sınıfından olmasa iyiydi de meslekten ama.Bu tutarsızlığı çevresindeki hatun kişilere anlatıp kısmetimi kapatabilir.Adamın derdine bak ya!Şuan kişiliğim kendinden utanıyor.O değilde masadan öyle bir kalkıp gitti ki,kendimi garsona bahşiş olarak bırakılan bozuk para gibi hissettim.Niye böyle oluyor anlamıyorum.Ağır beddua yemiş gibiyim,gönül gözüm düğümlendi.Ayrıca Allah kahretsin tuvalet terliğini,nereden çıktı bu ya... Neyse hala yakışıklıyım.
6 Aralık 2012 Perşembe
Tuvalet Terliği(Pis Kız)
Yağmurun altında,el ele,sırılsıklam olanan kadar bekleyelim,gözlerimiz sadece birbirimizi görsün diyorum ''Olmaz!Makyajım akar'' diyor.Ne ben sana kendimi anlatabildim ne de sen kendini anlayabildin makyaj güzeli modern Türk kızı.Yağmurlu havada şemsiyen rüzgardan ters dönerde sırılsıklam ıslanırsın inşallah makyaj güzeli modern Türk kızı.Damın akıtsın da altına koyacak kova bulama emi.Banyo yaparken bir anda suyun soğusun da tir tir titreyerek çığlıklar atarsın inşallah.Şimdi ki kızlarla Yeşilçam romantizmi yapılmıyor onu anladım bugün.Alper'in ''bu kızla çık la,bu kız güzel'' diyerek önerdiği kızdan ancak bu beklenirdi.Makyajı akarmış!O an kızı ne olarak gördüm biliyor musun?Tuvalet terliği.Vallahi,bildiğin tuvalet terliği.Plastik sarı renkte olan,bir tarafı kopmuştur hani,ayak dışarı çıkar basamazsın, giyemezsin de ayağını sürersin üstüne basarak...işte o pis tuvalet terliği gibi o derece çirkin gördüm.Iyyy pis seni.Hatırladıkça iğreniyorum...
5 Aralık 2012 Çarşamba
Sıfır Altında Adam...
Çok yoğun bir yalnızlık yaşıyorum.Çok ağır bir yalnızlığın ortasındayım galiba.Kuduz bir köpek kadar yalnızım.Yalnızlık işte.Şu bildiğimiz yalnızlık.Neydi Yalnızlık?Yalnızlık;gece ayazında sabaha kadar beklemek gibidir.Isınmak için güneşin doğmasını beklersin ama o güneş hiçbir zaman doğmaz.Yalnızlık,bulmadığın sevgiyi başka yerlerde aramak gibidir.Ne yaparsan yap onu bulamayacağını bilirsin ama yine de denemekten vazgeçmezsin.Onun boşluğunu hep başka şeylerle doldurmaya çalışırsın.Yalnızlık,bir kapıyı açıp dışarı çıkmaktır.O kapının dışında kalmaktır yalnızlık.Yalnızlık,aynı havayı soluyup da bir türlü yan yana olamamak gibidir.Aldığın her nefeste onun kokusunu duymak istersin ama yapamazsın.Aldığın her nefes ciğerini acıtmaya başlar.Yalnızlık dediğin,eski bir sandalyenin gıcırdamasıdır yalnızlık.Yine mi terk edildim acaba ben?Yine terk edildim.Sol kaburgam bile firar etti bedenimden.Gidenler bizden hep bir parça götürürler.O parçanın yerin de derin izler kalır.Herkesin bir yara izi vardır.İnsanların gizlemeye çalıştığı,saklamak için çok uğraştığı bir yara izi.Herkesin bir yara izi eminim ki vardır;kimseye dokundurmayacak kadar güzel olan.Baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi.Bu izlerle yaşamaya alışırsın... Bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı yaşamayı yeniden sevebilirsin...
4 Aralık 2012 Salı
1 Aralık 2012 Cumartesi
Anlayana...
Galileo;Senden haber alamayınca öleceğimi zannettim.Baktım ki ölmedim,bir daha arayıp sormamaya karar verdim.''Ama dünya dönüyor'',evet.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)