5 Aralık 2012 Çarşamba
Sıfır Altında Adam...
Çok yoğun bir yalnızlık yaşıyorum.Çok ağır bir yalnızlığın ortasındayım galiba.Kuduz bir köpek kadar yalnızım.Yalnızlık işte.Şu bildiğimiz yalnızlık.Neydi Yalnızlık?Yalnızlık;gece ayazında sabaha kadar beklemek gibidir.Isınmak için güneşin doğmasını beklersin ama o güneş hiçbir zaman doğmaz.Yalnızlık,bulmadığın sevgiyi başka yerlerde aramak gibidir.Ne yaparsan yap onu bulamayacağını bilirsin ama yine de denemekten vazgeçmezsin.Onun boşluğunu hep başka şeylerle doldurmaya çalışırsın.Yalnızlık,bir kapıyı açıp dışarı çıkmaktır.O kapının dışında kalmaktır yalnızlık.Yalnızlık,aynı havayı soluyup da bir türlü yan yana olamamak gibidir.Aldığın her nefeste onun kokusunu duymak istersin ama yapamazsın.Aldığın her nefes ciğerini acıtmaya başlar.Yalnızlık dediğin,eski bir sandalyenin gıcırdamasıdır yalnızlık.Yine mi terk edildim acaba ben?Yine terk edildim.Sol kaburgam bile firar etti bedenimden.Gidenler bizden hep bir parça götürürler.O parçanın yerin de derin izler kalır.Herkesin bir yara izi vardır.İnsanların gizlemeye çalıştığı,saklamak için çok uğraştığı bir yara izi.Herkesin bir yara izi eminim ki vardır;kimseye dokundurmayacak kadar güzel olan.Baktıkça nefes alabiliyor olmanın kıymetini anlamanı sağlayacak bir yara izi.Bu izlerle yaşamaya alışırsın... Bir sabah belki gün doğarken baktığında dışarı yaşamayı yeniden sevebilirsin...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder