29 Eylül 2013 Pazar

Garip Veda...







''Biliyordum.'' dedi,ayrılmamız gerekiyor derken gözlerine... ''Biliyordum'' dedi, ''Sevmediğini... En başından beri biliyordum.Derdin gönül eğlendirmek değildi.Benimleyken,sanki birisini öldürmeye çalışıyor gibiydin;küllerin üzerine su dökmeye,yeniden doğmaya çabalıyordun. Hiçbir zaman beni sevdiğini söylememen de bu yüzdendi zaten.Kim olduğunu bilmiyorum ama hep başkasını gördün bana bakarken.Diyeceksin ki, 'bunları bildiğin halde neden devam ettirdin bu oyunu?'.Çok yaralıydın be Onur.Aynı 3 sene önceki ben gibiydin;kanadı kırık... Kızmıyorum sana.İstersen,arkadaş kalalım...''

Sustum... 
Sonra hep sustum.
Suskunluğum ağır geldi bedenime;kalkıp gidemedim...
Bir filmin en dramatik sahnesi gibiydi sanki,hiçbir zaman unutulmayacak olan.3 ayda nasıl bu kadar tanıyabilmişti beni?Nasıl farkındaydı her şeyin?Hiç kendimi bu kadar aciz hissetmemiştim...

Güçlü bir rüzgar esmesini istedim;çok güçlü bir rüzgar ama.Bir anda alsa,savursa beni bilmediğim bir yerin biçimsiz bulutunun içine...

Ardından,bir süre konuştuk.Fırtına esip geçmişti ama ikimizde hayattaydık.Kendimize geldik;silkindik,sonra uzunca güldük.Vedamız,hiç olmadığı kadar neşeliydi.Çok hafiflemiştik;istesek uçabilirdik.İnsanüstü babasından dayak yemeği de göze alarak evine bıraktım.Ayrıldık... İkimizde hiç olmadığı kadar mutluyduk belkide.

Benziyorduk birbirimize..
Kendimizi kandırmaya çalışırken 
yakalanmıştık.
SOBE..!





27 Eylül 2013 Cuma

Ellerinin İzi Var...




Ben geldim.

Dışarıda yağmur var.Yağmurun en güzel yönü,ağladığında gözyaşlarını belli etmemesidir.Toprakla öpüştüğünde çıkan koku da olabilir.Birazdan kahvemi yapıp balkona çıkacağım.Ben böyle havalarda var oluyorum;yıldızların parlaklığını göremesem de.
Çok bir şey anlatmayacağım bu akşam.Bir şiir yazacağım,bir şarkı paylaşacağım,sonra bir kızı terk edeceğim...
Terk edilen kız Aysu olacak.Bu kaçıncı olacak? Kaçınca mutlu mu olacak bu adam?Yo,ama hep kaçacak!Beni sevdi mi,bilmiyorum?Aslında biliyorum.Zaten onun için gidiyorum.Hırsız telaşı benimkisi;alacağı bir şey olduğunu bildiği halde,açamayacağı kapıyı zorlayan... Fener misali, düşler elinde;ama sürekli gerçeğe yakalanan...
Zor olmayacak;terk etmeyi iyi bilirim.Zamanın da çok terk edildim;nasıl yaptıklarını biliyorum.
Korkuyorum!Ya gözlerine çarparsa gözlerim.Ya çatık kaşlarını hissedersem.Her şeyden önemlisi,elleri... Ellerinde gözyaşı olursa.O zaman ne yaparım?
Senin yüzünden oluyor bunlar.Senin yüzünden terk ediyorum.Kimse sana benzemiyor çünkü.
Herkeste seni ararken kendimi kaybettim. ''Benim günahım ne?'' derse eğer,seni anlatayım mı en başından? Bakarsın belki acır da hak verir bana.Verir mi dersin? Görüyorsun,her şeyin sebebi ne kadar da sensin.
Ne kadar benimlesin?


Yarın zorlu bir gün olacak...
Artık geceleri yazacağım.
İyi geceler...



VAR OLMADIKÇA SEVİLECEKSİN

Susup düşürdüğümde dilimden adını,
Güzel duruyor sessizliğin içinde...
Ama sesime karıştığında,yitiyor anlamını.
Sadece adın değil,tamamın böyle...

Gözlerin bakılmadığında güzel...
Ellerin tutulmadığında sıcak...
Yanımdayken değil de,
Özlendiğinde mühimsin...
Zaten bu yalanın,
sarılışlar -vücut bulması- yasak!
Kısacası;
Var olmadıkça sevileceksin...

Karşıma yaşanmama koşuluğuyla çıkarılmış,
Geçmişte işlediğim bir günahın bedeli gibisin...








20 Eylül 2013 Cuma

İçimizdeki Kurumlar...






Merhabalar...

Ben geldim...

Bu yazımda,içimin kurumlarını temizleyeceğim.
Amaç sadece baca temizliği.
İçimizdeki kurumları boşaltmak gerekir bazen.

Bu gece yokluğunun dökümünü yapıyorum.Seneler önce sensizliği yazdım şiiri okudum,bir de dün gece yazdığımı... Hiç fark yok... Neden azalmıyorsun bende?Neden gidişin dün gibi?Neden sana yazdığım her yazı,hep aynı yerde tıkanıyor?Ben bugüne kadar kimseyi yokluğunda bu kadar önemsemedim... Kimseyi yokluğunda bu kadar özlemedim... ve şuna emin ol; hiç kimse,yok'ken bu kadar sevilmedi... Benim karşıma ''aşk'' diye bu sonucu çıkaran,yarım kalmışlıktan başka bir şey değil,bunun farkındayım...

Ama iyi ama kötü,bitmeli her hikaye!Sen bitmedin... Bitmeyensin...Ayrılığın adını koyamadık sevgilim.İşte bu yüzden kopamadık birbirimizden bir türlü..... Ben yarım kalan ve adı konmayan hiçbir şeyi unutmam... unutamam..... içimde sızısı kalır. Ya her şey yaşanacağı yere kadar yaşanıp sona ermeli ya da ayrılık söz konusu olduğunda bir daha kimsenin çıtı çıkmamalı!Biz bunu başaramadık,ayrılamadık!Sen yaşanıp da bitseydin eğer hatırıma gelmezdin.Seni bu kadar yazılası yapan,yarım kalmışlığındır....

Ben yaşadığım hiçbir aşkı hayatın akışına bırakmadım.Bunu yapanlar her zaman kaybeder... Zaman denilen kavram düşmanıdır aşkın... eğer ortada aşk denen bir şey varsa,ne yapıp edip zamanı durdurmalı.Biz bunu başaramadık... oysa bu o kadar zor bir şey değildi sevgili... Farklı bir dokunuş,ağızdan çıkan ve bugüne kadar kullanılmamış bir söz yeterdi zamanı durdurmaya.....
Ben,aşktan söz açıldığında zamanı durdurmayan kimseyi sevemedim.... Ondandır belki de varlığında sevemediğim insanları,yokluğunda düşlemek....

Yokluğun hiç de adil değil.... beni yok ediyor,seni var ediyor sevdiğim.... Evet,seviyorum seni varlığına rağmen!Çok mevsim değişti bu şehirde ama ben varlığınla yokluğunun tezatını çözemedim... seni yaşamak istemiyorum!... öyle bir sen yarattım ki sen yokken,yaşanıldığı an yitirir anlamını... sen yokkken yarattığım sen,yasakladı sana dokunmamı... Sana düşman bir sen var içimde... seni senle savaştırıyorum,olan bana oluyor...

Tam olarak hatırlamıyorum ama uzun zaman önce bir yerden duymuştum bu sözü,
''HANİ RUHLARIMIZ ÖPÜŞÜR YA!BAŞKASINDAYKEN AĞZIMIZ...'' şu an varlığınla yokluğunun tezatını bu şekilde tanımlıyorum,seni senle savaştırırken mağlup olan yüreğime...
Birkaç ay geçtikten sonra,daha anlaşılır bir tanım bulabilirim elbet ama şimdi gerçek olan bu;RUHLARIMIZ ÖPÜŞÜYOR SEVGİLİM...

Gidişin yaralamadı beni,aksine daha bir sevilir hale geldin... varlığındaki seni,yokluğundaki sen kadar sevemezdim.... ''Keşke sen yanımda olsaydın,keşke bir şeyler yapıp da seninle zamanı durdursaydık.'' diye hayıflanmıyorum artık.... her ne kadar adı konmasa da bu kopuşun,her ne kadar vazgeçmeyi beceremesek de,ayrılık ihtiyaçtandı bu hikayede.... Yazık!Son sözü zaman söyleyecek... Yazık!Bu sefer hayatın acımasız akışına bıraktık aşkı... Ben senden kalan ayrılığa bile yas tutamıyorum adam gibi!Bunu engelleyen senin varlığın... ben bunca zaman yokluğundaki senle hayatı paylaşsaydım ve böyle bir senle ayrılığı yaşasaydım,hiçbir şiir kolay kolay hayata döndürmezdi beni... işte bu kadar güzeldir senin yokluğun... işte bu kadar ayrılığına üzülmemi engelliyor varlığın.... 

Varlığının canı cehenneme,yokluğunu alma bari...










17 Eylül 2013 Salı

Geç Bunları,Anam Babam...







Üstadın en çapkın ikinci şiiridir...  :)
Ne canlar yakmış güzel insan!
Şairlerin prensini saygıyla anıyoruz...



DEDİKODU

Kim söylemiş beni
Süheyla'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş,ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksekkaldırımda,güpegündüz?
Melahat'ı almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim,öyle mi?
Onu sonra anlatırım,fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda?
Güya bir de Galata'ya dadanmışız;
Kafaları çekip çekip
Orada alıyormuşuz soluğu;
Geç bunları,anam babam,geç;
Geç bunları bir kalem;
Bilirim ben yaptığımı.
Ya o,Mualla'yı sandala atıp,
Ruhumda hicranın'ı söyletme hikayesi?

Orhan Veli KANIK





16 Eylül 2013 Pazartesi

Sarhoş Olsak Ya!!






Kendi yaşantımı düşündüm;bulunduğum çevreleri,tanıdığım insanları ... 
Boş verebilseydim,hiçbir şeye aldırmasaydım,üzülecek yerde gülseydim... 
Ama yapamadım,anlamamıştım yaşamın maskeli bir balo olduğunu.
İnsanların her gün,her an değişik maskeler taktıklarını... 
Ben de kendime çeşitli maskeler hazırlamalıymışım!Boy boy,renk renk... 
Yerine göre kullanmalıymışım,durumuna göre... 
Güleç,kızgın,asık suratlı,üzgün,perişan,mutlu... 
Hepsinin yeri geldi ama yapamadım.Hep kendi yüzümü taşıdım. 
''Binbir surat'' denilen insanlar arasında maskesiz biri yaşayabilir miydi?
Dayanabilir miydi?






13 Eylül 2013 Cuma

Budala...




Ben geldim...

Tek başıma değil,yalnızlığımla geldim.
Şiirimle geldim...


KARA GÖZLERİN

Kara gözlerindeki umut
Siyah saçları kadar karamsardı
Ve kadere küsmüştü O,bir kere
 Sevgiyi öldürdü diye...
Sanki ona uzanan ellerde
Keskin bir bıçak
Ha vurdu ha vuracak
Bu,benim karanlıklarım,
Bu benim sırlarım diyor hep
Bir gün gelecek
Şefkatle kollarına saracaklar...
Asılsız sevgilerdi onu yıkan aslında
Umutları umduğu gibi çıkmamış
Beklentileri hep korkuları olmuş
Sanki bütün hayatı,
Kupkuru bir odadaymış kopadıklarıyla...
Gülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az
Her nefeste biraz daha kısalırken
Bütün beklentileri duman duman uçuyorlardı.
Kurallar koymak isterken dostluklarına,
Kuralları bozduğunun farkında değildi aslında...
Şimdi o gözlerde,
Vakitsiz yağan yağmurlar var,
Hasat mevsimi bitmiş bahçelere
Sağnak sağnak yağacaklar.
Belki gönlünde gökkuşağı açacak 
Ama,altından çocuklar geçmeyecekler.
Su yerine zehir akacak ırmaklarından,
Hiç kimse içmeyecek...
Ya ben,
Şimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde,
Üzümlerim gazap üzümü
Şaraplarımsa gözyaşları...
Sen güz güneşinde,sanki kanadı kırık bir kuş,
Konmuştu bahçeme,
Ona şefkatle eğilirken
Pır diye uçtu birden
Kırık sandığım kanatlarındaki sahtelik,
Ve inancımla birlikte...





3 Eylül 2013 Salı

Ses! Deneme Bir ki...







Efenim,herkese merhabalar...
Bir buçuk ay önce,Başkent İletişim'in ses yarışmasına katılıp -pek umudumuz olmadığı halde- dereceye girerek,üç farklı daldaki kursları normal fiyatlarının yarısını ödeyerek katılmaya hak kazandığımı buradan sizlere bildirmiştim.(Kimlere?)
Derece yaptığımız kaydın küçük bir kısmını da yayınlayacağıma dair sözüm de vardı.
Geçte olsa sözümü tutuyorum efendim.

Bahanem:
Ses kayıtlarının bir kısmı Ebru da,bir kısmı da Mehmet'te olması nedeniyle hemen 
paylaşım olmadı.

Ebru'dan rica ettim,
okuduğum metnin 50 saniyelik bölümünü küçük bir slaytla birlikte gönderdi.
Buyurun efenim...