30 Ocak 2014 Perşembe

Şimdi Gir Yüreğime!





Gözlerine baktığım zaman susmanın bir sebebi olmalı?
Bana kendini anlat!Korkularını,dileklerini söyle bana.Aşktan ne bekliyorsun?Dostluk mu?Al,istediğin kadar.Yüreğimi apaçık önüne seriyorum işte!Orada sevdiğin,istediğin ne varsa al;senin olsun.Sana arzularımın ötesinden sesleniyorum.Kalplerimizde girmediğin köşe kalmasın.Saçlarımı okşadığın zaman,annemin eli sanmalıyım ellerini.Dudaklarından yalnız aşkın hazzı değil,dostluğun doyulmaz içkisini de içmeliyim.Bana önce insanlığımı öğret,bana unutmamayı öğret.Seni hiç unutmak istemiyorum.
Kurtulalım bu korkulardan,bu çaresizliklerden.Beni hiç unutmayacaksan sev,usanmayacaksan sev.Birlikte yaşayacağımız her dakika ömrümüzün bir yılına bedel olmalı.O dakikaları hatıraların sonsuz mezarlığına gömeceksek  eğer hiç yaşamayalım.Önce zamandan kurtulmalıyız öyleyse,önce zamandan kurtulmalıyız.Birbirini yenilemeli saatlerimiz.Yarın bu günü aratmamalı. Yerçekiminden kurtulurcasına aşmalıyız zamanı seninle.
Hadi sevgilim,sen de aç yüreğini.Bana kendinden bahset.Hep ben ol,durmadan ben ol istiyorum.Dudaklarım kurudu bak!Bir yudum su ver güzelliğinin pınarından.Acıktım dersem iyiliğinle doyur beni.Benim olma demiyorum.Ama önce ben ol.İnan,ben hep senin olacağım;baştan başa sen olduğum için...







22 Ocak 2014 Çarşamba

Aile Biyografisi Ve Fotoğraf Riyakarlığı...

Hayır,bir insan fotoğraf çektirmek istemiyorsa,istemiyordur.Bu kadar basit!Neden illaki ısrar edilir?Anı ölümsüzleştirmek için karede yer almak istemeyen,daha doğrusu kendisini ölümsüzleştirmek istemeyen birine neden telefon kameralarıyla ve profesyonel fotoğraf makineleriyle ''Kaçma çekeceğim!Kaçma lan.. Yakalayın!'' diyerek hem fiziksel hem psikolojik tacizde bulunulur?Hasta insanlar sizi.Pazar günü ağabeyim askerden gelince bütün soy,sop,cet bizim eve toplanıp hasret giderdiler.Hiçbir zaman düzenli olarak görüşmediğimiz ve görüşmek istemediğimiz (Bu benim fikrim) akrabalar.Sanki çok umurlarındaymış gibi ağabeyim.Onların tek merak ettikleri şey,yemeklere şap atılıp atılmaması ve atılıyorsa da etkisi.. .Herkes ama herkes ilk bunu sordu.Kalkıp kalkmamasına bu kadar önem verdiklerini bilmezdim.Bu konu üzerinde en çok teyzemin durması da manidar.Altıncıyı doğurdu.Şapın etkili olup olmadığını sorması gayet normal.Enişteme önlem alacak anlaşılan.Siz kadınlar...! 
Ne diyordum,ha fotoğraf konusu.Birbirini çok sık görmeyen insanlarla ortak bir yerde buluşulduğu zaman fotoğraf çekilinmemesi kaçınılmazdır.Böyle durumlarda genellikle makinen deklanşör tuşuna basan ben olurum. ''Çekiyorummm.Hadi gösterin bozuk ve pis sarı dişlerinizi!'' diyen de ben.Fotoğraf çekerken hep bu cümleyi kullanırım.İnsanlar gerçekten güler ve az önceki yalancı gülme silinir yüzlerden.Bu da fotoğrafa olumlu yansır tabii.Onları sahtelikten kurtarırım bir bakıma.Zaten bu sahteliği sevmediğim için fotoğraf çektirmem.Ben diğer insanlar gibi yalandan gülemem. Gülmek için uğraşınca çok berbat bir ifade çıkar ortaya.Hem neden illaki gülmek zorundayız ki fotoğraf çekinirken?Gelecekte fotoğrafa bakıp ''O gün çok eğlendik'' demek için mi?Hiç kimse ağlarken ya da birisi tarafından pataklanırken anı ölümsüzleştirmek istemez.Çünkü bu kötüdür.O fotoğrafı her gördüğünde o anı hatırlar ve olumsuz elektrik alırsın.Ama asıl mizah bu fotoğraflarda yatar.Düşünsene,geç kalktığın için Ygs'yi kaçırıyorsun.Onca emek,çaba,test,zaman her şey boşa gidiyor.Ölmüş gibi bir şey oluyorsun.O an zamanı geri almak istersin ama nafile.Hatırlamak istemeyeceğin yegane gündür hayatında.İşte bu anda fotoğraf çekineceksin.Olay bu!İleride bakıp haline aptallığına gülersin.Fotoğrafı bile yorumlarsın. ''Şuradaki yatakta yatıyordum.Uyanıp duvar saatine baktım.Geç kaldığımı fark edince şuradaki duvara vurdum kafamı.Bakın,biraz saç kalmış orada hatta'' gibi... Ya da sevdiğin kızın ağabeyinden dayak yedikten sonra hastanede serumla yatarken.Göz mosmor,iki diş kırık,kaş açılmış.... Bu tür şeyler gelecekte beni çok eğlendirir.Bakıp bakıp gülerim.Bu doğallıktır.Herkesin bütün fotoğraflarda gülmesi kadar riyakarlık yoktur.13 yaşında ailesiyle piknik yaparken çok mutlu;25 yaşında kız arkadaşı yanında,fonda deniz,birbirlerine pamuk helva yedirirken çok eğleniyorlar,36 yaşında baba olmuş;ağzı kulaklarında,75 yaşında torunlarıyla oyun oynarken,çok ama çok sevinçli.... Hadi ama!Bütün hayatın bu kadar eğlenceli olamaz.Madem ''Resimler,geçmişimizin somut belgeleridir.'' diyorsunuz nerede gerçeklik? Bu kadar mutlu olabilmek için yaşam boyu ya deli olmak gerek ya da bebek.Saçmalıyorsunuz.Bana bulaşmayın da ne yaparsanız yapın! 

Haberim yokken fotoğrafımı çekmiş kuzenler,lafı bu kadar uzatmamın sebebi bu.Bu beni deli ediyor.Neymiş ''Annem bizde fotoğrafın olsun istiyor.'' muş-muş.Akıllılar birde benim telefonumla çekiyorlar.Kilitten dolayı gönderememişler de fotoğrafı.Kızacak diye söylemediler bana.Bugün telefonu karıştırırken tesadüfen buldum.Uykudan kalktım,elimi yüzümü yıkadım,yanlarına geliyordum,salonun ortasında durdu cimcime.Birisi aynanın oraya doğru çeviriyor beni,diğeri garip garip sorular soruyor,arada bir yaptığı şeyin ayıplığı aklına gelip gülüyor (Bunu şimdi anlıyorum çünkü o zaman bir mana verememiştim) diğeri de gizlice aynadan fotoğrafımı çekiyormuş.Ulan Ceren.Ben ilk bunları alkollü sandım.Üçünün de kafalar iyiymiş gibi görünüyordu.Hayır,evde içki de yok ama kolonya mı içtiler acaba diye düşünüyordum.Neyse,fena çıkmamışım aslında.Sınırlı sayıdaki fotoğraf albümüne bir tane daha eklendi.Madem çok lafı geçti sizinle paylaşayım bari.Biraz kırpayım yanlardan...



Madem ağabeyimin bahsi geçti,dur o yakışıklının da fotoğrafını atayım.Hatta ailemi tanıtayım sizlere.Önce bir bakayım albümü bulabilecek miyim? Ahanda buldum....

Bakın,bu aslan parçası,benimle hiçbir benzerliği olmayan,(ki zaten bu yüzden yakışıklıdır)herkesin sık sık ikimizi tip olarak kıyasladıktan sonra ''Siz nasıl kardeşsiniz?Hiç mi benzerlik olmaz yahu!Onur,bırak ağabeyini sülalede kimseye benzemiyor.Ayşe Abla,Onur'u sen doğurduğundan eminsin değil mi?Ya da Darıcada yeni doğmuş bir maymunla falan mı karıştırdınız?'' gibi tespit ve şakalara neden olur.

Nasıl?Yakışıklı değil mi?

Bu fotoğrafta iş yerine baskın yaptım.
Bilgisayarda erotik video izlerken yakaladım..:)
Nasıl mutlu ama... :)




Burada da açık sekmeyi hemen kapattı.
Hiçbir şey yokmuş gibi poz veriyor.. :)




Sıra geldi pedere.İşte bizi imal eden adam!
Yazın Marmara adasındayken sahilde çektiğim fotoğraf.
Asıl karizma bu!
George Clooney ve Tom Cruise karışımı yakışıklılık.
Gözümü kırpmadan canımı verebileceğim dünya üzerindeki belkide tek insan.
En yakın arkadaşım.
Sen hep var ol adamım!




Ve domates güzeli karşınızda!
Bu endam,bu bakış,o bel; ''Hepsi senin mi yavrum!'' diyesim geldi.
Analar neler doğuruyor be!
İşte bu anada beni doğurdu.
O ufacık elleriyle büyüttü.
Aynı şekilde o ufacık elleriyle de terlik fırlattı.Hepsi de tam isabet.
Olimpiyatlar da Anneler Arası Terlik Atma yarışması olsa,şüphesiz dünya rekoru onundur.
Podyumda en üstte sırada görebiliriz kendisini.
Gururla temsil eder ülkemizi Olimpiyatlarda.
''Analardır adam eden adamı'' demiş Ümit Yaşar Oğuzcan.
Ben daha adam olamadım.
Ama bunda anneciğim bir suçu yok.
Kendi beceriksizliğim tamamen.
Sende hep var ol güzellik!



İşte benim çekirdek ailem.
Dünya üzerindeki hiçbir şey onların yerini dolduramaz,
değiştiremez,kıyaslanamaz,kıyaslanması teklif bile edilemez.
Benden bu kadar!
Mutlu günler efenim!



13 Ocak 2014 Pazartesi

Şahısa Yönelik...





Lekelenmeye müsait bir yalnızlık.Tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken.Pişmansın.Pişmansın kapılıp koyvermediğin için sanki.Elinde olsa,avaz avaz bağıracaksın sokaklarda. ''Neyim ben?'' diye haykıracaksın.Olmuyor tabi.Olmuyor.Sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden,sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun.Beni anlayacağın günler gelecek.Beni de göreceksin.Benimle tamamlanacak bir şeye benziyorsun çünkü.Korkma lütfen!Olması gerektiği kadar fedakar birisiyim aslında;daha fazlasını umma açıkçası.Endişelerim,ideallerim,halletmeye çalıştığım meselelerim var.Başkalaşmaya çalışıyorum.Gözardı edilmiş tutumlar edinmek hoş.Değişmek,hiç de zor değil.Yalnızca özgür olabilsem,sorun kalmayacakmış gibi sanki.Anlaşılmak istiyorum.Sevdiğim bir şarkıyı herhangi birisiyle paylaşırken aynı duyguları hissetmek arzusu bu.Evet,tıpkı bu.Sese,ahenge kapılırken,kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi;görkemli bir anda birlikte sadeleşebilmek.Birlikte dans edebilmek gibi.Sen hastayken başucunda birinin sabaha kadar oturması gibi.Arada bir alnındaki teri silmesi,üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi.Bir başkası için hayatta kalma çabası sanki.Ölmek için değil,yaşamak için uğraşmak gibi.Ummadan,hayal etmeden,sıradan,olduğu gibi doğal ve ciddi.Ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü.Bu gücü yan yanayken yaratabilme yeteneği.Ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum sana.Masallarla geliyorum.
Efsanelerle geliyorum sana...
Senin hakkında bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü?Sana ait olanları içten içe koruma uğraşı mıydı sanki bu:kuşkusuz.Hala da saygıyla ağlıyorum.Büyük bir tesadüfe yenildim.Büyük bir eksen kaymasıyla,sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan tavşan gibi... 
Çünkü beni anlamadığını,anlamak için uğraşmadığını,hatta bunu önemsemediğini biliyorum.Aynı otobandaydık  ve birimiz birimizin yanında geçip gitti.Hafızasızlığı,gurur saymanın adil yanı. Hangimiz süratliydik? Önemi kalmadı.Hangimiz daha özveriliydik? Bunun da...
Birinin peşindeyim ben;tanımsız bıraktığım birisinin.Sessizliğin doyurduğu,biçimli ve endişeli birinin.Düşüncelerimi zapteden,kelimelerimi korkutan birinin.Onunla olmakla,onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyacağım,asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlanacağım birinin.Onu arıyorum göğe her baktığımda;bir melek gibi uzanıp,yüzüme dokunacağını tasarlıyorum.Bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış,başkalarına aynı,birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu.
Unutma!
Ben seni kırmak için yaratılmadım...
Daha çok işimiz var...



12 Ocak 2014 Pazar

Ben Böyleyim!




Samimi söylüyorum çok hastaydım.Dün sabaha karşı dörtte palas pandıras hastaneye yatırıldım.Hayatımda ilk kez serum takıldı.Sidik renginde,çeşitli ilaç karışımlarından oluşan bir şişe sıvıyı vücuduma enjekte ettiler.Çok güzel bir tecrübe değil;tavsiye etmem!Ama ateşin 40 derece ise rahatlatıyor insanı.O denli hastaydım ki gece gözlerimi kapatıyorum,karşımda birisi dikiliyor.Kim dersiniz?Nazi partisinin kurucusu,Charlie Caplin bıyıklı,zalimlerin baş insanı Adolf Hitler.Diyor ki:Almanya'yı beraber yöneteceğiz.Ama önceliklerimiz var.Bizimle birlikte yaşamayı hak etmeyen ırkları yok edeceğiz... Bak,benim cevaba bak: Hiç mi vicdanın yok senin?Hem mahalleli ne der sonra?Ne demiş Yunus Emre: ''Yaradılanı severim yaradandan ötürü.'' Kendine gel! Bunu Hitlere söylüyorum.Kafa tamamen gitmiş hafız..Bütün gece Almanya ordularıyla bir yerleri işgal ediyorduk.Hatırlatayım,rüyamda olmuyor bunlar;gözlerimi kapatır kapatmaz saniyesinde görünüyor.Bütün gece hiç uyuyamadığımı göz önünde bulundurursak delirmediğime şükretmem gerek.Doktor havale geçirmeme ramak kaldığını söyledi.Vay anasını?İlk kez bu denli hastalanıyorum.O değil de gece yatmadan önce babam yanıma gelip: Gece bir şey olursa bana seslenirsin! dedi. Dedim: Oldu baba.Ölünce haber veririm o zaman. Ulan bir şey olduktan sonra sana haber versem ne vermesem ne!Hem olduğunda haber verebilecek miyim, o da var tabi.. Benimle en çok ilgilenen ağabeyim oldu.Askerden her hafta sonu geliyor.Özgürlüğü sadece iki gün yani.Gece defalarca yanıma gelip durumumu sordu,soruşturdu.Hatta Yeşilçam filmlerinde sıklıkla gördüğümüz,küçük bir kaba su koyup beyaz bir bezle ıslattıktan sonra alna koyma sahnesi vardır ya,onu bile yaptı.O sahnelerde bir acayiptir.Adam karnından vurulmuş,alnına ıslak bez koymaktan başka bir şey yapmıyor..Eee kan kaybından öldü adam hafız.!!
Hülasa,hafta sonum bombok geçti.Şimdi iyiyim ya önemli olan bu!
Sözü fazla uzatmayacağım.Biraz kitap okuyup yatarım hemen.

Görüşürüz sonra...