
Dün,çekimlerimizi bitirdikten sonra Pierre Loti'de oturup bir kahve içelim dedik Mehmet'le.Mezarların,ölülerin içinde sımsıcak bir kahve içip nispet yapar gibi kahkaha atmak orada yatanları nasıl çıldırtıyordur,kim bilir?Belki de benim düşüncemin aksine herkesin hatırından çıkmış,kuşların bile uğramadığı ücra bir mezara tercih ediyor olabilirler şimdiki yerlerini.Oraya her gidişimde, 'Şu mezarların dili olsa da konuşsa bizimle;ne çok anlatacak şeyleri vardır!Yıllardır dinlemekten sıkılmışlardır..' diye bir düşünce peyda olur kafamın içinde.Gariptir ki,kimi insanlarda bir an önce toprak altına girmeyi yeğlerler.Hayat herkesi adil davranmıyor.Çok uzaklarda,üzerindeki delik ve ıslak montuyla mendil satmaya çalışan,ufacık ellerini ısıtabilmek için minik ağzının sıcak lakin güçsüz nefesinden ayırmayan kirli yüzlü çocuğu görünce,bir kez daha anlıyorsunuz adil bir dünyada yaşamadığımızı ve asla da yaşayamayacağımızı.Adaletin dağıtımını insanoğlunun inisiyatifine bırakan Tanrı,bu kadar kötü sonuçlar doğuracağını öncesinden görememiş olamaz değil mi?Bizden farkı kalmazdı o vakit.Öyleyse 'Neden' diye sormalı yüksekte oturup içini kahveyle ısıtan da,aşağıda olup ellerini nefesiyle soğuktan korumaya çalışanda.Bir kitapta geçiyordu:'Hiç doğmamak en büyük şanstır.'Kaç kişi her gün hatta her saniye içinden buna benzer şeyler geçiriyordur kim bilir!Bazen farkında olarak yaşamak gerekir.Şairler gibi gerçekçi ama hep bir ütopyanın hayaliyle mutlu olmakta iyidir.
Şair demişken,şiir tanrısı Cemal Süreya'nın bugün ölüm yıl dönümüdür efenim.Madem öyle,ustaya saygımızdan yakarışımı burada kesip üstadın bazı şiirlerini ve bu şiirlerin çok özel hikayelerini sizinle paylaşayım...
Gül şiiri,Cemal Süreya'nın aşığı Tomris Uyar'ın Cemal beyi 'Şahsiyet Rötarı' olarak adlandıracak bir olaya çanak tutar.Tomris Uyar'ın Cemal Süreya ile olan ilişkisi hem enteresan,hem dillere destandır....
Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlardı Cemal Süreya.Bir gün Tomris Uyar:'Biraz gez dolaş,arkadaşlarınla falan buluş.' der.Ertesi gün geç gelir Cemal Süreya,ondan ertesi gün de,hep geç gelir.Bu akşamların birinde,örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris,apartmanın girişinde oturan Cemal'i görür ve gerçek ortaya çıkar.Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup 'gecikiyordu' Cemal Süreya...
Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu:Şahsiyet Rötarı...
GÜL
Gülün tam ortasında ağlıyorum
Her akşam sokak ortasında öldükçe
Önümü arkamı bilmiyorum
Azaldığını duyup duyup karanlıkta
Beni ayakta tutan gözlerinin
Ellerini alıyorum sabah kadar seviyorum
Ellerin beyaz tekrar beyaz tekrar beyaz
İstasyonda tren oluyor biraz
Ben bazan istasyonu bulamayan bir adamım
Gülü alıyorum yüzüme sürüyorum
her nasılsa sokağa düşmüş
Kolumu kanadımı kırıyorum
Bir kan oluyor bir kıyamet bir çalgı
Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene...
Bir diğer hikayede Cemal Süreya'nın Bakan'la olan münasebetiyle ilgilidir.
Cemal Süreya darphanede müdürdür;paranın olduğu yerde bir şair müdürdür.Bütün yolsuzlukları tespit edip,rapor eder ve Ankara'ya gönderir.Mükafat bekler lakin ses yok.Bir daha yazıp bir daha gönderir.Çok geçmeden zamanın bakanı darphaneyi teftişe gelir.Gelir ama Cemal Süreya'nın elini bile sıkmaz. 'Bu kapının arkasında ne var?' diyerek bütün odaları dolaşır.Cemal Süreya müdür olmasına rağmen onunla hiç muhatap olmayıp direkt olarak yardımcılarıyla diyalog halindedir.İki saat dolaşır ve gider.
Giderken Cemal Süreya der ki:
'Bir kapı var ki,onu size hiç açmayacağız!''
'Hangi kapı,ne kapısı?'' der bakan.
'Gönlümüzün kapısı..!'
Bakan gider ve hemen bir rapor hazırlar.Raporunda şu notlar yer alır:
Darphaneyi gezdim,çok pis buldum.Müdür Cemalettin Seber'i (Cemal Süreya) görevden alıyorum.
Cemal Süreya bu yazıyı alınca bir basın toplantısı düzenler ve der ki:
'Bakan haklı,gerçekten de o gün şanlı darphane,tarihinde ilk defa kirliydi.
O da sayın bakanın burada teftişte olduğu saatlerdi...'
Bu güzel insanı saygıyla anıyoruz.
Ve şu dizelerle bitiriyoruz..
Her şey biliyor her şey
Sen biliyor musun bakalım
Seni nice sevdiğimi?
Üstüne titrediğimi?
Geldiğimi?
Gittiğimi
Hadi!