Hepimizin beklentileri var yaşamdan.Kimisi iyi bir işe sahip olmak için inim inim inler sadist hayatın kırbaçları altında.Kimisi sağlığına kavuşacağına ümit eder.Kimisi güzel bir araba alacağını düşünür ileride. 'Aile' kurmak ister bazıları; krem peynir reklamlarındaki gibi neşeli olmasını arzular sabah kahvaltılarının.Kimisinin söyleyecek birkaç sözü vardır,bir gün mutlaka kitap yazacağını düşünür. 'Yapacağım' der inançla kimisi,'Yaşadığım yerle yetinmeyip tüm dünyayı dolaşacağım.Karavanım olacak bir gün,gideceğim buralardan...' diye düşünür.
Kimileri de gerçek sevgiyi bulup,karanlıklardan çıkıp aydınlıklara yürüyeceği inancıyla hayata tutunur.Herkes bir amaç uğruna yaşıyor.Belirlerdiğimiz amaçlar için uyuyor,uyanıyor,bazen bu uğurda yara alıyor,kimi zaman tökezleyip yere kapaklanıyoruz. Düşünüyorum da,bir gün hayatımızın istediğimiz gibi olacağı umudu yok olsa aynı inançla yaşamaya devam edebilir miyiz? Kaç kişi ayakta kalıp devam edebilir bu bilinmez yolculuğa?Onu bilmem ama istediği hayata kavuşupta ayakta kalamayan birçok kişi var.
Adını hatırlayamadığım bir kitabın şu örneğinde olduğu gibi:
'Bir otomobil fabrikasında teknisyendim.Hedeflerim vardı.Bu hedefler uğruna büyük efor sarfediyor,takatimin son raddesine kadar çabalıyordum.Hayat gözümün önünde akıp gidiyordu.Ben ise öylece izliyor,bir gün hayatta hedeflerime ulaştığımda hayatı da yakalayacağımı düşünüyordum.Hedeflerime ulaştım ama üzülerek söylemeliyim ki hiçte umduğum gibi olmadı.Dünya üzerindeki herhangi bir insanın isteyebileceğe her şeye sahiptim.Zengindim,güzel kadınlarla sevişiyordum,göz alıcı arabalardan iniyor bir başka göz alıcı arabalara biniyordum.İnsanlar gıptayla bakıyorlardı.Görkemli yaşantım onları adeta büyülüyorlardı.Ama bir şeyin eksikliği beni içten içe sinsi bir hastalık gibi kemiriyordu.Her şeye sahiptim ama kimsem yoktu.Onu hatırladım bir anda.Gençliğimde Clara diye bir kız vardı fabrikada .Sekreterlik yapıyordu.Onunla bir süre flörtleştik.Zamanla aşık olduğumu anladım.Ben bir süre sonra Amerika'dan iş teklifi aldım.Bu benim için,hedeflerim için müthiş fırsattı..Ama Clara vardı,onu Londra'da bırakıp gitmek olmazdı.Onu seviyordum lakin lanet hedeflerimde beni kamçılıyordu.Bir tercih yapmak gerekiyordu:Burada kalıp Clara ile evlenip yuva kurmak mı yoksa Amerika'ya gidip hedeflerime ulaşmak mı? Ben gitmeyi tercih ettim.Gözü dönmüş,bencilce gitmeyi.Gittim,çalıştım,yükseldim,iyi paralar kazandım,her şeye sahibim ama hiçbiri Clara'nın boşluğunu dolduramadı.Hedeflerden daha önemli şeyler olduğunu elli beş yaşında fark ediyor olmam ne acı...!''
Misyonumuzun olması önemli ama bu uğurda hayatın bize sunduğu fırsatları hunharca harcamak zavallılık değil midir?
Aslında yaratan tarafından bize tek bir amaç verilmiş:SEVMEK
Gerisi sadece bencillik,gözü dönmüşlük...
Siz siz olun,tercihinizi hep sevmekten yana kullanın.
Aksi halde sizinde elli yaşında bir pişmanlık hikayeniz olabilir...!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder