Başladık bakalım okula.Okula yeni başlamak,o çekilmez ilk gün gerginliği,kimsenin birbirini tanımamasından doğan gereksiz nezaket ve tanıyacak olacaklarının tabiri caize 'dallama' çıkması endişesi,adaptasyon süresi,suratların ya çok somurtkan ya da çok sırıtkan olması,bir 'Merhaba' diyememe yobazlığı ve daha niceleri ilk günler hatta ilk hafta genellikle yaşanır.Neyse ki yapım gereği bunları atlatmam sadece bir ders süresine tekabül etti.Sorun şuradaki,hemcins arkadaş edinirken -özellikle erkeklerde- yapılmaması gereken kurallar vardır.Şöyle açıklayayım:Dersten çıkıp,rastgele bahçedeki bir banka oturmak için aranıp dururken,daha sonra adının 'Uğur' olduğunu öğreneceğim,cool bir adamın yanına oturdum.İkimizinde canı fena halde sıkılıyordu çünkü,henüz kimseyi tanımıyorduk.Birisiyle bir yarım dakika daha konuşmazsam kriz geçireceğimi anlayınca,muhabbet ve tanışma faslının temelini bir erkeğin bir erkeğe yapmaması gereken şekilde yaptım:Saati sordum.!Evet evet,bunu yaptım!Bu saat sorma numarasının konuşmak istediğin ama nasıl giriş yapacağını kestiremediğin anlarda,hatun kişiyle iki kelam edebilmek için başvurulan en klişe yöntemdir.Bu numaradan çok ekmek yiyen vardır,burası su götürmez bir gerçek.Bir hatuna saatini soruyorsan,mutlaka ona yazıyorsun demektir;gerçekten sadece saati merak ettiğin için soruyor olsan bile.Bu eskilerde kalmış yöntemi bir erkek üzerinde denemek istemezdim ama numara hakikaten işe yarıyormuş.Uğur'u saat sorma bahanesiyle tavladım resmen.. :) Günün sonuna doğru ikimizinde çokça hatırlayıp güldüğü bir olay olsa da,hayatımın en kötü tanışması olduğunu üzülerek itiraf ediyorum.Sonra şaşılacak derece uzun bir muhabbete koyulduk ki,geri kalan dört senede ne konuşacağız onu merak ediyorum.Her şeyin derinlemesine,görünmeyen yerlerine indik.Dinlemeyi bilen biri!Benim istediğim de bu zaten.Şu zamanda bunu çokta yaptığımızı söyleyemeyiz.Dinlemeyi bilmediğimiz için düzgün anlamıyoruz,öyle olunca anlaşmazlıklar oluyor ve yobazlık devreye giriyor.İkimizinde tüm gün şikayet ettiği nokta genellikle buydu.Geriye kalanlar diğerleri nasıldır,bilmiyorum.!Bunu zaman gösterecek olsa da kendimle ilgili bir itirafta daha bulunmak isterim.Eğer Uğur'la tanışıp,sosyolojik bir muhabbete dalmasaydık,içimdeki zampara Onur'u dizginleyemezdim.Arkadaş,nerede bir hatun görsem,hemen elime bir kahve alıp yanına gidiyorum.Çabuk sıkıldığım için,daha kahveleri bile bitirmeden hiç tanımadığım ama gözüme hoş gelen birinin yanına gidip onunla tanışıp vakit geçiriyorum.Üniversitenin ilk günü lan,ilk günü!Bu nasıl yokluk,nasıl azgınlık yahu!Ama ben kendime 'arkadaş canlısı' deyip,kendime yakıştırdığım şeyleri reddedip,kaldığım yerden devam ediyorum.Niyeyse hiç vakit kaybetmeye tahammülüm yok.Kimisi çekinir,utanır.Normali budur çünkü daha önce hiç bulunmadığın ortamda sakin kalırsın.Bunun nedeni şu bence:Yıllardır yapılan erkek muhabbetinden o kadar sıkılmışım ki,istemsiz olarak beyin hatunlara yönlediriyor.İyi de oluyor,böyle giderse harem kurarım bu senenin sonunda.. :) İyi dostluklar olsun da,gerisine koy ver gitsin! Eğlene doya doya!
Gitmekten zevk aldığım,olgunlaşmış insanlar olması dileğiyle...
Hayırlısı..!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder