27 Eylül 2014 Cumartesi

Evrensel Dil...!





O anda zaman durmuş gibi oldu; sanki Evrenin Ruhu,delikanlının önünde bütün gücüyle ortaya çıkıyormuş gibiydi.Kızın siyah gözlerini,gülümseme ile susma arasında karar veremeyen dudaklarını görünce dünyanın konuştuğu ve yeryüzünün bütün yaratıklarının yürekleriyle anladıkları dilin,en temel ve en yüce bölümünü anladı delikanlı.Ve Aşk'tı bunun adı,insanlardan da çölden de daha eskiydi,tıpkı kuyunun yanında bu iki bakışın buluştuğu her yerde,her zaman aynı güçle ortaya çıkardı.Dudaklar sonunda gülümsemeye karar verdi ve bir işaretti bu,bütün ömrü boyunca bilmeden beklediği,kitaplarda,koyunların yanında,çölün sessizliğinde aramış olduğu işaretti...

Evrenin saf diliydi bu,herhangi bir açıklamaya gereksinimi yoktu,çünkü Evren'in sonsuz zamanda yoluna devam etmek için hiçbir açıklamaya gereksinimi yoktu.Delikanlı o anda,hayatının kadının karşısında olduğunu ve kızında hiçbir söze gerek duymadan bunu bildiğini biliyordu.Ana babası,ana babasının ana babası,biriyle evlenmeden önce ona kur yapmak,nişanlanmak,onu tanımak ve para sahibi olmak gerektiğini söyleseler de,delikanlı dünyada en çok bundan emindi.Bunun tersini söyleyenler,evrensel dilden habersiz kimselerdi.Çünkü bu dili bilen biri,ister çölün ortasında ya da ister büyük kentlerin göbeğinde olsun,dünyada her zaman bir başkasını beklemekte olan biri bulunduğunu kolayca anlayabilirdi.Ve bu iki insan karşılaşınca ve gözleri buluşunca,bütün geçmiş ve bütün gelecek artık bütün önemini yitirir,yalnızca o an,ve gökkubbe altında her şeyin aynı El tarafından yazıldığı gerçekliği vardır,bu inanılmaz gerçek vardır.Aşk'ı yaratan ve çalışan,dinlenen ve güneş ışığı altında hazineler arayan her kimse için sevilecek birini yaratmış olan o El.Çünkü,böyle olmasaydı,insan soyunun hayallerinin hiçbir anlamı olmazdı...


Bu iki paragraf,halen okumakta olduğum Simyacı kitabından alıntıdır.Özellikle ikinci paragrafta anlatılmak istenen Evrensel Dil ve bu dili bilenlerin 'dünyada her zaman bir başkasını beklemekte olan biri bulunduğunu kolayca anlayabilir..' cümlesi,çok azımızın bu gizemli dilin farkında olduğunun açık bir göstergesi.Ardından söylenen, 'Bu iki insan karşılaşınca ve gözler buluşunca,her şey önemi yitirir..' açıklaması,yeryüzündeki bütün insanların hayatlarının belli dönemlerinde yaşadıkları ve kısa bir süre için 'Bu hayatımın adamı veya kadını olabilir' dedikten sonra en ufak bir pürüzde yol ayrımı yaşandığında, 'Yanılmışım.' demesi,Evrensel Dilin ne olduğunu bilmediğimizi,dolayısıyla da yazgımız da var olan ve belki de bize tek seferlik verilen bu şansı,elimizin tersiyle umarsızca itmemizin müsebbibi.Bana göre bütün insanların hayatlarında karşılarına 'hayatının kadını yahut erkeği' çıkıyor.Evrensel Dil,sadece bakışlar buluşunca dahi size bunu hissettiriyor.Daha öncekilerden çok farklı bir his olduğunu anlıyorsunuz.Ama bunun ne olduğunu tanımlayamadığımız için,işaretleri yorumlama farkındalığı olmadığından mütevellit,ayağımıza kadar gelen bu şansları tepiyoruz.Sonra insan ömrü boyunca kendine ait birini arıyor.Onlarca tenler tanıyorsun,onlarca eller tutuyorsun ama hiç kimse o geçmişteki bakışın yahut gülüşün etkisini vermiyor.Bazı evli insanların hikayeleri vardır. 'İlk gördüğümde anladım,öncekilerden daha başkaydı.Dedim ki kendime;işte bu senin kadının.Öyle de oldu.25 yıldır evliyiz...' gibi.Bunu herkes yaşıyor.Milyarlarca insan arasında tek bir kişi daha farklı görünüyor gözüne,daha farklı hissettiriyor.İyi değerlendiremezseniz,o tadı bir daha asla bulamazsınız.Birini bulur,sevmeye çalışır hatta seversiniz belki.Ama kalbinizde hep o tat kalır.Avuntu böyle olur...! 

Son olarak kitaptan aşkın sadeliği üzerine küçük bir anekdot aktaracağım: 

''Ben gidiyorum,'' dedi adam.
''Ve geri geleceğimi bilmeni istiyorum.Seni seviyorum,çünkü...

''Hiçbir şey söyleme,'' diyerek sözünü kesti Fatima.

''İnsan sevdiği için sever.Aşkın hiçbir gerekçesi yoktur.''






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder