8 Ekim 2014 Çarşamba

Kin,Nefret,Realite,Riyakarlık=Türkiye...!




Dünden kararlaştırmıştık;İstanbul Modern'deki sergiye gidecektik.Bu fikir bana ait olsa da dostlarımın çok ılımlı yaklaştığını söyleyemem..Hatta Fatih,bu teklife boncuk boncuk terleyerek karşılık verdi.Görmeden daha sanatın sorumluluğunu kaldıramadı. 'İstediğimiz zaman çıkabiliyor muyuz?,' gibi tedirgin sorular sormadı da değil hani.Çünkü sergiler onun için kodesten farksızdır.Giriş var çıkış yok sandı kanımca.Neyse efenim,biz üç arkadaş yarın sergiye gitme konusunda mutabık olduk.Gecenin ikisinde evlerimize giderken gayet makul bir sükunette ve neşedeydik. Kim derdi ki,gecenin tekinsiz saatlerinde rahat rahat dolaşırken öğleden sonra saat iki gibi,gündüz gözüyle sokağa çıkmaya korkar hale geleceğiz diye.Kimse aklından bile geçirmezdi.!
Öğleden sonra saat bir buçuğu gösteriyordu.Üstümü giyindim,dört yılda bir kullandığım parfümü sıktım,diğerlerine hazır olduğumu bildiren mesajımı attım ve balkona çıktım.Yaklaşık yüz metre ötede bir duman ve dumanın içerinde bir grup küçüklü büyüklü insanlar vardı.Ellerinde 'Kobani' destekli pankartlar,bellerinde hazır sopalar bulunuyordu.Ben on iki senedir Sultangazi'de yaşıyorum ve bu on iki sene içinde bir tek olay görmedim.Gazi Mahallesine nazaran burası kendi yağında kavrulan bir ilçedir.Cebeci halkı olarak hiç alışık olmadığımız bu durum karşında sadece balkonda izlemekle yetindik başta.Sergiye gitmek için dışarıda buluşup,gözlerimizde yakıcı koku ve soluklarımız da acı bir tat hissedince,yukarıda polisin müdahale ettiğini anladık. 'Herhalde hemen dağılırlar..' diye düşünüyorduk ki,HDP Binasının önünde bir grup işe yaramaz insanın toplanıp etrafı taşlamaya başladığını gördük.Yineliyorum,bu Cebeci'de ilk kez oluyor.Polis biraz gurubu dağıtır gibi oldu.Sonra devreye yüzleri maskeli, yaşları tahminimce 15-18 arasında değişen çocuklar girdi.Yaklaşık sayıları seksen kişi vardı.Esnafın dükkan camlarını kırıyor,Türk bayrağı olan evleri taşlıyor,gördükleri tüm otobüs ve arabayı kullanılmaz hale getiriyor,çöp konteynerleri yakıyor ve karşı koyan birkaç milliyetçi kişileri linç ediyorlardı.Sultangazi sakinleri olarak hiç yaşamadığımız kahredici şeyler izliyor,ne yapacağımızı bilmez halde bekliyorduk.Ortalığı iyice talan ettikten sonra millet olarak sabrımız taştı ve HDP binasının önünde en sonunda toplanabildik.Dillerde marşlar,ellerde bayrak ve bayrağa yapılan saygısızlığın intikamını almak için beş para etmez bedenlere indirilecek çivili sopalar.Bir lahza durup kendime baktım;bir elimde ağırca sivri bir taş,kafamda zarar vermek için en acımasız düşünce olduğunu anladım.Ozi ve Fatih'te aynı şekilde intikam hırsına yenik düşmüştü. 'Biz ne yapıyoruz?' dememle bir grup piç kurusunun bizi taşlaması bir oldu.İki yüzü aşkın kişiyle gözü dönmüş biz,bir grup kolayca yönlendirilen ve maşa olarak kullanılan küçük yaştaki çocuk diye nitelendirebileceğimiz grubun üzerine hücum ettik.Bu çocuklar,Gazi mahallesinde geliyorlardı buraya.Çok uzak sayılmasa da,oradan buraya gelmesi biraz zahmetlidir.Neyse efenim,biz çılgınlar gibi peşlerine düştük.Kendimi bir an gurubun en önünde buldum.Kafamda tek bir düşünce vardı:Hepsine verilebilecek en büyük ve en acı zararı vermek.İnsani vasıflarımı yitirmiştim.Neticesinde,üç kişiyi yakaladık.Öyle bir meydan dayağı attık ki,piç kurusunun yüzü kana bulanmış,sadece gözleri seçilebiliyordu yüzünde.Bir tanesini tam öldürmek üzereydik ki,caminin imamları gelip yalvar yakar bir binaya sokup uzaklaştırmaya çalıştı bizi.Ayakkabılarıma baktım,kızılın en koyu rengindeydi.Daha çok hırslandım.Yerden boş bir soda şişesi kapıp,tam kafasında parçalamak üzereyken son anda çocuğu korumak isteyenler tarafından engellendim.Daha çok deliye döndüm.Bana onun, 'Henüz çocuk olduğunu,anlayışla karşılamak gerektiğini söylüyordu' vicdan yapmış bazı kimseler. 'Saçma!' dedim, 'Ağaç yaşken eğilir.Yılanın başını küçükken ezmek gerekir.Hem bizde çocuk olduk,bizimde bu yaşta çocuk akrabalarımız var ama hiçbirimiz bu orospu çocuğunun yaptığı gibi bayrak yakıp,camları taşlamadık.Bu piç kurusunu ancak ölüm paklar...' diye bağırırken,nereden olduğunu başta kestiremediğim sağlam bir tokat geldi.Döndüm baktım;babam.Hemen çekti çıkardı gruptan.Sakinleştirdi.Birazda azarladı tabi.Sonrada Fatih'ten öğrendiğim kadarıyla yakalanan çocuklara neden böyle yaptığı sorulduğunda,ceplerine otuz lira bayram harçlığı koyup,bunun karşılığında olay çıkarmaları istenmiş.Bu onun suçunu hafifletmez tabi ki ama çocukların nasıl maşa olarak kullanıldıklarının göstergesi.Asıl suçlular,bu çocukların ebeveynleri.Yetiştirilme tarzı çok önemli.Gel de anlat.
Eve geldiğimde,her yerim o piç kurularının kanıyla boyanmıştı.Ve hiçbir zaman,birini dövmekten bu kadar keyif  aldığımı sanmıyorum.
Kürt-Türk kardeştir iyimserliği büyük bir kurmacadır.Kürtler bu ülkenin kanayan yarasıdır.Dağa çıkanlar,askerlerimizi öldürenler,saçma sapan töreleri olanlar,bayrak yakıp polis taşlayan,okul yakanlar hep Kürttür.Kürt ismi artık bende sadece nefret hissi uyandırıyor.Hepsi olmasa dahi yüzde doksanı bu ülkede yaşamayı hak etmeyen,soysuz köpeklerdi.Bu ayrımcılık değil,gerçekçiliktir.Televizyonlardaki riyakar insanların 'Kardeşiz'i' sahtekarcadır.Bu her zaman böyle olagelmiştir...

Böyle işte!
Sergi için çıktık,elimizde taşlarla kendimizi savunurken bulduk.
Türkiye'de yaşıyorsan,plan yapmamalısın.
Anı yaşamak zorundasındır....












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder