Sessiz ve mükemmel bir gece.Ve biri eksik!Biri her zaman eksik;biri,geldiğinde bile eksik.Öyle eksildik ki yaşarken,bize dokunan her şeyi eksiltiyoruz.Yalnızlığımızla çoğalıp kalabalığımızla eksiliyoruz.Ve öylesine kalabalık ki yalnızlığımız ne yana dönsek kendimize çarpıyoruz.
Hayat bize hep aynı şeyi öğretiyor:'Mükemmel biri yok.'
Hepimiz kendimizde olmayanı arıyoruz.Ve hepimiz ancak kendimizde olanı buluyoruz.
Gökyüzü karanlık ve yıldızlar parlıyor.Dürüst olduğunu söyleyenlerden mi korkmalıyız yoksa yalancı olduğunu söyleyenlerden mi?Kendimizi kimden sakınmalıyız?Ve kendimizi sakınmalı mıyız?Neden dürüst birine,güvenebileceğimiz birine bu kadar ihtiyacımız var?Kendimize ve dürüstlüğümüze güvenemediğimiz için mi?Bizi dürüstlüğün gerçekten var olduğuna inandırması bizi de dürüstlüğün güvenilir sularına çekmesi için mi insanlara dürüst olmaları için yalvarıyoruz?Hiç yalan söylemeyen belki de başkasının yalan söyleyebileceğini hiç düşünmez.İhaneti aklından geçirmeyen,başkasının da ihanetinden o kadar kuşkulanmaz...
Ve ne kadar kalabalık yalnızlığımız.Herkeste kendimize çarpıyoruz.Sessiz sakin ve mükemmel bir gece.Ve ne kadar kalabalık yalnızlığımız.Ne tarafa dönsek kendimize çarpıyoruz.Kendimizle her karşılaştığımızda sevimsiz bir yabancı görmüş gibi başımızı çeviriyoruz,kendi yüzümüze yerleştireceğimiz bir başka yüz arıyoruz. 'Bu değil benim yüzüm!' diyoruz,'bu olmamalı!'
Kendimizin çocuğu gibiyiz,her gece kendimize kendimizle ilgili bir masal anlatıyoruz;bir prens oluyoruz,bir prenses... Peki,ya kendimize ve sevdiklerimize anlattığımız o oymalı masallar,içimizi serinleten o 'BEN FARKLIYIM' inancı.!
Şöyle mi demeliyiz:
'Ben farklı değilim ve kimse farklı değil.''
Acaba onun için mi filmleri ve romanları seviyoruz,bize farklı olanları anlattıkları ve bizi farklı birilerinin de olabileceğine inandırdıkları için mi?
Bu sorularla ne kadar yalnızız.
Ve ne kadar kalabalık yalnızlığımız...!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder