22 Eylül 2012 Cumartesi

Sokak Sokak...

Burası Taksim meydanı.Mikronu tutan kişi tok sesli fırfır Fatih ve mikrofon uzattığımız şahsiyet Küfürbaz lakaplı Satılmış ağabeyin ta kendisidir.Arkadaki şekilsiz insan evladı da bizzat benim.
Fotoğraf makinesinin deklanşörüne basıp Satılmış ağabeyi ile yaptığımız efsane röportajı görsel açıdan ölümsüzleştiren ise deli kız Çağla'dır.Samsunda olan Çağla bana bugün gönderdiği bu fotoğrafla Dünyanın en işlek caddelerinden birisi olan İstiklal'de gülerek,eğlenerek,bazen de ''bin bir türlü dallamayla uğraş amk''diyerek sitem ettiğimiz o günleri hatırlattı bana.Uyku sersemi olduğumuz tiplerden anlaşılıyordur herhalde.O günün sorusu yanlış hatırlamıyorsam ''yaşlandığınızı nasıl anlarsınız'' dı.Ağabeyimiz bize ''Eee valla vücudumun işlevleri yavaşlarsa,
yani istediğim zaman kaldıramaz,mesela...''devamı şifreli yayında.Nasıl bir cümle olabileceğini tahmin ediyordur herkes.Düşün,bu kurduğu en temiz cümle kendilerinin,otuz dakika röportaj yaptık neler dediğini tahmin edin;ee boşuna küfürbaz değil adamın lakabı.Yeni bırakmama rağmen özledim röportajları.İnsanların dilinden anlamayı öğretiyor.Onun haricinde ön yargıları kırıyor.Taksimde herkes kibirli gibi görünür;özellikle de süslü hatunlar.Onlardan oldukça uzak durmayı çalışırdım.Çünkü bana söylenecek aksi bir şey hiç yapmak istemeyeceğim şeyler yapmama neden olabilirdi.Bir gün mikrofon arkadaşım Feyza ile dolanırken ''hadi şu kızların yanına gidip muhabbet  edelim'' dedi.''Saçmalama yahu!Baksana şunlara,gidilir mi?Hepsinin üzeriden,gülüşünden kibir akıyor.Salla,başka birilerini bulalım.''dememe rağmen ikna etti beni ve gittik.Uzunca hoş muhabbet edip işimizi gördük.Her iki tarafta mutlu mesuttu diyalogdan.
Feyza sayesinde güzel bir ders aldım.Dersimizin adı;önyargılardan kurtulmak.Kurtuldum ve sınıfı geçtim o gün diye düşünüyorum.Mikrofona dikkatlice baktığımda biraz sinirim bozuldu.O Mavi süngerli mikrofon benim ilk kez tek başıma röportaja çıktığım zaman verildi.Kimse bana sık arıza yapacağından ve sürekli kontrol edip düzeltmem gerektiğinden bahsetmemişti.O gün,sıcağın altında,oruçlu oruçlu beş saat röportaj yapmıştım ve mükemmel cevaplar almıştım.Sevindirik bir şekilde radyonun yolunu tutmuşken ve kendimi ''Süpersin be oğlum.Kim yapabilir lan senin gibi böyle röportaj.Bayılacaklar yahu.Belki de plaket falan verirler neme lazım''diyerek kendimi pohpohlarken,sonu hüsranla bitti.Meğer mikrofon arıza yapmış ve bir tek ses alamamışım.İlk kez kendimi bu kadar gerizekalı ve kullanılmış hissettim.Hatırladıkça bir garip oluyorum yahu.Ne günlerdi be.Benim acil veda etmem gerek.Sonra görüşürüz olmayan okuyucularım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder