
Yaklaşık bir saat önceden buluşma yerine,Gülhane Parkı'na geldim.Parkın denize bakan bölümündeki oldukça mütevazi olan çay bahçesinin beş tanesinden dördü kırık sandalyeli masasına oturdum.Bütün masaların dolu olduğundan mütevellit,kimsenin poposunu yakıştıramadığı kırık sandalyeli ve ortasında iki büyük delik olan masanın köhneliğiyle bir köşe atılmış gibi hissettim.Sanki,işletmenin kuş kadar maaşıyla çalışan çopur suratlı,soluk benizli,saçlarının bazı bölgelerinde beliren beyazlıklarla orta yaşlarda olduğunu tahmin ettiğim garson kardeş,manzaranın en güzel görüldüğü sağlam sandalyelere oturmuş müşterilerin ne istediklerini 'Efendim,ne arzu edersiniz?' diyerek kibarca sorarken,gariban bir masada gariban gibi oturan bana 'Şşşt!Heyyy!Sana diyorum!Ne istiyon?' gibi mağrur bir üslupla,beni küçümseyici bakışlarının altında ezeceği rehavetine kapıldım.Öyle ya,hepimiz birbirimizi giydiğimiz kıyafetlerin kalitesine,bindiğimiz arabanın beygir gücüne,oturduğumuz evin bahçesindeki havuzun büyüklüğüne ve cüzdanımızın şişkinliğine göre yargılayıp,tavrımızı ona göre belirlemez miyiz?Bizi 'Beyefendi' veya 'Hanımefendi' yapan,paranın bizdeki miktarı değil midir?Takım elbise giymiş tanımadığımız birisine sormak istediğimiz bir şey olduğunda,çıt kıldım bir tavırla 'Beyefendi' ya da 'Affedersiniz..' gibi nezakettenden kırılırcasına bir üslupla girizgah yaparken,misal;bir simitçiye salla baş bir tavırla yaklaşıp sorumuzu sorarken,hodbin kişiliğimizi konuşturmaz mıyız?Çünkü o simitçi;paçavra kıyafetlerle ekmek parası kazanmaya çalışan bir emekçi.Takım elbiseli:Beyefendi.Çünkü o göz alıcı derece şık.Belki de bir silah kaçakçısı ya da uyuşturucu baronu.Fark etmez:Beyefendiliğini değiştirmez bu.Görünüş ve gösteriş ön yargılarımızın en temel sebebi.Herkesin en azında bizim sahip olduğumuz kültüre ve statüye sahip olmasını bekleriz.Olmayanları ise ötekileştiririz.İnsanlık bu değil! Dinimizce bile
''Gururlanıp insanlardan yüzünü çevirme;yeryüzünde kasılarak yürüme.Çünkü Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sevmez.Ne çok yavaş,ne de koşarak,vasat bir şekilde yürü!'' buyruğu salık verilmiş.Yürümenin bile adabı var görüldüğü gibi.İnsan olmak bazıları için emin ki hiç kolay değil...
O masadan diğer masaların boşalmasını beklerken,bu zamanı olumlu değerlendirmek için,yanımda getirdiğim fotoğraf makinesiyle güzel manzaranın resimlerini çekmeye başladım.Bazen gizlice el ele,burun buruna vermiş,kendini bu dünyadan soyutlamışa benzeyen çiftlerinde fotoğraflarını çekiyordum. Kadrajı hangi çifte çevirsem hepsinde aynı ifade:Mutluluk.Öyle böyle mutluluk değil ama!Sanki ''aşkı yaşamayan bilemez.'' dercesine bir mutluluk.Bir insanın bir insanda mutluluğu bulması kadar güzel bir şey olamaz.Sadece bir çift elle,bir gülüşle bahtiyar olmak... paha biçilmez!
Ben bekliyordum! 'Şimdi gelir herhalde! dediğim anlarda gelmeye bayılırdı.Denizden esen meltem serinlik veriyordu.Kız Kulesinde bir kadın boynundan öpülüyordu.Bir martı,fotoğrafını çekmem için bağırıyordu.Çay bahçesinde ben,bir kadını bekliyordum.Geldi.Belimden sarıldı.Başını omzumun üzerinden uzatıp,göz açıp kapayıncaya kadar yanaklarıma dudaklarının izini bıraktı.Sonra öylece durup,bir süre sustuk. 'Hiç birlikte çekilmiş fotoğrafımız yok bizim!' dedi. 'Hazır makine de varken...' 'Sus' dedim, 'Bozma anlık huzurumuzu.' Bıraktım kendimi.Gözlerimi kapattım.Ensemdeki sıcak nefes,elimdeki terli el,vücudum da hissettiğim kalbinin atışı... hiçbir şey bu denli mesut edemezdi beni.İçimde çığ gibi büyüyen bir ateş... her yerim yangın yeri.
'Oturalım mı artık?' dedi. 'Artık hayata dönebiliriz..' dedim.O kısacık zamanda yaşadığım neyse,çok güzeldi.
Birisi bizi resmetmeliydi belki....
Oturduk.Konuşurken elini elimin üstüne koyması,güzel soluğu soluğuma karışırcasına bana yaklaşması... bunlar bana kendimi unutturuyor;üstüme şimşek çakmış gibi oluyorum.Yıllardır başka bir kadınla kurduğum bu güzel hayalleri,şimdi bambaşka bir kadında gerçekleştiriyorum. Gel de sövme şimdi anasına avradına bu hayatın!Hep kendi dediği olacak.Bizim istediğimiz değil,onun bize sunduğu hayatı yaşayacağız.Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime diyordu ya bir şarkıda,aynen öyle işte;korkuyorum ne olacağı belli olmayan yarınlardan artık...
Tekrar bize dönelim iyisi mi biz!Uzun uzun konuştuk.Bir ara,aşka gelip bir şeyler mırıldandı.Ta ki ben uzaklaşan bir martıyı gösterip ''Kuşları göçe zorlayan bir sese sahipsin!'' diyene kadar.Hiç şikayet etme Onur,hak ettin çimdiklenmeyi! Hayatıma giren her kadın mutlaka iz bırakır bende.Ama bu sefer ki kalbimde değil,elimde.
Berrin'le iken kendimi daha iyi hissettiğim açık.Güzel bir gün geçirdik.
Güzel şeyleri yazmak gerekir ki,sonradan okuyup mutlu olsun insan...
Benden bu kadar!!!