Taksim metrosunda çok hoş bir ses yankılanıyordu.Çıplak bir ses.Güzeldi.Çok güzeldi.
Bunaldığım zaman hayalini kurduğum deniz kenarıdaki hamak kadar rahatlatıcıydı.
Okuyamadığım tüm kitapların ve izleyemediğim tüm filmlerin vereceğine inandığım haz kadar doyurucuydu.Şarkıyı söyleyenin metrodaki olağan müzisyenlerden biri olduğunu düşünmüştüm.Müzisyenlerin her zaman durduğu yeri görebilmek için yürüyen banttan sağ tarafa doğru başımı eğdim.Ama kimseyi göremedim.Müzisyenler orada değildi.İnsanların kafalarını çevirip geriye doğru baktıklarını gördüm.Sesin sahibinin arkamda bir yerde olduğunu anladım.Ama dönüp bakmadım.Sesinin fiziğe bürünmesinin anlamı yoktu ki.Kadının söylediği parça Fransızcaydı.Ne dediğini anlamıyordum ama güzeldi.Güzeldi işte.Hem şarkı hem sesi...Sesi,şarabın bıraktığı tortu gibiydi.Metrodaki güzel sesli kadın.Özgür kadın.Sırf bu yüzden güzel kadın!Merdivenlere yaklaştığımda müziğini daha yüksek,daha yakınımda duydum.O kadar dinginleşmişti ki her şey,gözlerimi kapattım.Yürüyen merdivenin bandına yaslandım.O,söylemeye devam etti.Herkes sustu.Tanımadığım bir sürü insanlar tanımadığım bir kadın sayesinde ortak bir şeylere sahiptik artık yürüyen merdivende.Kimse kimseyle konuşmadı ama herkes birbirini tanıyordu o an.Tıpkı bir konserde yanında oturan,ilk defa gördüğün birisiyle bir şarkıyı söylerken mutlu olmak gibi.Bir an için burada duralım.Herkes gözlerini kapatsın.Yürüyen merdiven dursun bir dakika için.Tüm yorulmuş zihinler üzerine çöken akşamın ağırlığını unutsun.Sadece dinlesin.Doğal bir kadın dedim içimden.Özgür kadın.Bence güzeldi de...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder