18 Ekim 2012 Perşembe

Sıradan Bir Perşembe



''Bir daha karşılaşır mıyız''diye sormuştum ya hani,yine karşılaştık onunla.Ama bu sefer çok farklı oldu.Uzaktan soğuk bir selam verip,kendimi akışıma bıraktım.''Kişi,sevmediği yerden geçip gitmelidir'' demiş Nietzsche,bende öyle yaptım.Anladım ki bünyem bu aralar aşkı da,sevgiyi de kaldıramaz..Ne kendim üzüleyim,ne de karşımdakini kırayım.Dün ballandıra ballandıra anlatığım o kız bugün hiçbir şeydi benim için.Değişen ruh iklimleri yaşıyor olabilirim bu sıralar.Belkide vücudum şartlandı aşktan kaçmaya.Bilirsiniz,acı veren her şeyden refleks olarak kaçar beden,bende kaçıyorum bu yüzden aşktan.Toplu taşıma araçlarındaki platonik aşklardan birisiydi.Bundan sonra,her gün farklı kişiler olmak koşuluyla aşık olacağım.Çok eğlenceli oluyor ya.Otobüste platonik aşk yaşayıp inince aşk acısı çekeceğim.Eve gidip,kedisi ölmüş kız çocuğu gibi yastıklara kapanıp ağlayacağım,defterimin arasında kendi aldığım gülü kurutacağım,arsız Styla dinleyip melankoliğin dibine vuracağım,neden yalnızım diye lanet edeceğim evrene...Şuan değil tabii.Yalnızlığımla mutluyum kanka.Ajda Pekkan'a ait çok eski bir şarkı sözüyle bitiriyorum yazımı...

''Temmuz Ağustos Eylül her mevsimde durma gül
Hayat inan çok kısa belki çıkmayız yaza
Boşvermişim Boşvermişim dünyaya ben boşvermişim
Ağlamak istemiyorsan sen de boşver dünyaya 

Aldatırla aç gözünü unut artık geçmiş günü
Her akşam ayrı güzelle sende geçir her gününü
Boşvermişim Boşvermişim dünyaya ben boşvermişim
Vallahi aldırmıyorum elalem ne söylermiş...''

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder