16 Aralık 2012 Pazar
Zıt Kardeşlerin Hikayesi...
Hepinizi 1800'lü yılların sonuna davet ediyorum.İstanbul'da,Osmanlı'nın son günleri ve ayak topuna merak sarmış birkaç genç var.O güne kadar,1800'lerin ortasında Avrupa'nın birçok köşesine yayılan futbol merakı,önce İzmir sonra İstanbul'u sarmış durumda.Gençler merak sardıkları bu yeni sporun içinde olmak istiyorlar.Fakat saraydan net bir tavır;Zinhar yasaktır.Ayak topu oynanmayacak.Evet,gayrimüslimler oynayabilir.Rumlar,İngilizler İstanbul'da ve İzmir de kulüpler kurarak karşılıklı maçlar yapmaya başlamışlardır.Meraklı Türk gençleri de yasak olduğu için aralarına yabancı isimle girerler.Sırf bu yüzden yabancı dil öğrenmeye çalışan Osmanlı çocukları bile vardır.Yavaş yavaş yanan futbol ateşi kulüp kurmaya kadar gidiyor fakat, kulüpler Abdülhamit tarafından reddediliyorlar.Padişah sonunda 1905 yılında,futbol kulübü olarak Galatasaray'lı liseli gençlerin girişimine izin verir fakat bir şartı vardı;Kırmızı beyaz olan galatasaray'ın renkleri sarı içermek zorundadır.Çünkü beyaz o yıllarda tehlikeli bir renk.Padişahın emriyle sarı-kımızı yapılır renkler.Aynı futbol ateşi Kadıköy yakasında da yanmaktadır .Kadıköy'lü gençler,İngiliz ve Rumlarla oynamaktan sıkılmış,kendilerine bir kulüp kurmak isterler.1907 yılında sarı-beyaz renklerle kurulan bu önemli kulübümüz,daha sonra renginin yanına lacivertte alır.Fakat,2 yıl boyunca hiç görüşmeyen bu önemli iki genç gurubu,birdenbire 1909 yılında,birbirleri hakkında bir şeyler duymaya başlarlar.''-Hep yabancılara karşı oynuyoruz.Karşı tarafta bir Türk takımı varmış.Acaba onlarla beraber oynasak mı?'' İrtibat sağlanır,Galatasaray lisesi 18 öğrenci,2 öğretmen ve hocalarıyla birlikte bir tekneye binerler ve Modaya giderler.Çünkü,kendileri gibi ayak topu oynayan bir Türk takımı olduğunu duymuşlardır.Çok heyecanlıdırlar.Ali Sami ve arkadaşları,topu kucağına alır ve teknede giderler.Top çok önemli.Top o kadar önemli ki,Ali Sami hatıralarında diyor ki ''Varımız yoğumuz o toptu.Onu her gün domuz yağıyla yağlardım.Bir gün topun bir parçası kopunca,Ali Sami bey,kendi ayakkabısını çıkarıp makasla keserek,ayakkabısının bir parçasından topa yama yapmıştı.Bu hareketi gören diğer arkadaşları ''Bizim başkanımız sen ol'' dedi.Ali Sami' bey'in Başkanlığı sadece böyle minik bir feragatle açıklanıyor.
Tekne yavaş yavaş Moda kıyısına doğru yaklaşmakta. Fenerbahçeli gençler,Moda kıyısında gelen arkadaşlarını beklemektedirler.İki ekipte de bir tedirginlik bir heyecan var.Sebebi şu;Ali Samiyen bey de,Necip bey de(Fenerbahçe Başkanı) ilk defa şunu hissettiler.İlk defa futbol maçında,karşı taraf düşman değil;bir Türk takımı.Ve o yüzden Fenerbahçe-Galatasaray karşılaşmalarının en büyük önemi şudur ki,Türk takımlarının ilk defa birbirlerini gördükleri maçtır.O güne kadar hep düşman takımlarıyla oynayan gençler,ilk defa ''sportif olarak hangimiz daha iyiyiz?'' gibi güzel bir duygunun peşindedirler. Necip bey bir adım atar tekneye doğru,Ali Sami bey bir adım atar kıyıya doğru,elini uzatır,göz göze gelirle ve şunu söyler: -Selamun Aleyküm. Necip Bey derki -Aleyküm selam...
Günümüzde kavgalarla andığımız bu güzel olayın adı yıllarca bu topraklarda Fenerbahçe-Galatasaray bayramıydı.İşte zıt kardeşlerin hikayesi bu şekilde başlar...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder